Bayrak, bu son çalışmasıyla ret ve inkar üzerine kurulu resmi tarihe, yalan ve uydurma tarihe ağır bir darbe indiriyor. Gerçek tarihi belgeleriyle, gerçek boyutlarıyla gözlerimizin önüne seriyor. Geçmişin karanlık sayfalarına ışık tutuyor. Bunu yaparken geleceğin nasıl olması gerektiği konusunda bize güçlü ipuçları sunuyor.
Bayrak'ın son kitabını elinize aldığınız zaman ilk dikkatinizi çeken kapaktaki resim olacaktır, hiç şüphesiz. Boynu, elleri ve ayakları zincire vurulmuş, 'zafer' kazanmış ordu mensuplarının arasında görülen ve ıslah edilmek üzere, ya sürgüne gönderilmeyi ya da kurşuna dizilmeyi bekleyen Kürtleri göreceksiniz. Tipik bir sömürge albümünden alınmış bu fotoğraftan ve onun sunduğu işaretlerden sarsılacaksınız.
Mehmet Bayrak ve hem de kitaba önsöz yazan Doç. Dr. Mesut Yeğen, 'Şark Islahat Planı' anlaşılmadan Türk devletinin Kürt politikasının anlaşılmayacağının altını çiziyorlar. Yeğen, 'Şark Islahat Planı'nın Bayrak tarafından gün yüzüne çıkarıp yayınlanmasıyla beraber 'Cumhuriyetin Kürt meselesiyle mesaisinin rehber metnine ulaşmış olduk' diyor. Ve gerçekten son derece yerinde bir tespitte bulunuyor.
Yakın geçmiş ve bugün olup bitenleri, devletin politikasını anlamak için 'Şark Islahat Planı'nı bilmek kaçınılmaz oluyor. Kitabı sabırla ve tarafsız bir gözle okuduğunuz zaman bu planın bir sömürgeleştirme projesi olduğunu, bir soykırım projesi olduğunu göreceksiniz. Bir halka, bir ulusa karşı yok etme, eritme politikalarının nasıl uygulandığını göreceksiniz.
Kürtlerin katillerinin parmak izlerini, ayak izlerini göreceksiniz. Ve yakın zamanda uygulanan Kürt karşıtı politikaların 'Şark Islahat Planı'nın ruhuna uygun olarak yapıldığını anlayacaksınız.
Abartı olsun diye söylemiyorum ama 'Şark Islahat Planı' devletin 'gen haritası' gibi. Kürdü, Türkleştirme, ret ve inkar, eritme, sürgün ve katliam, zindan ve kurulan idam sehpaları bu plan gereği yapılıyor.
Plan, 1925 yılında hazırlanıyor. Kürtlerin yaşadığı coğrafya özel ama son derece özel bir statüyle yönetilmeye başlanmıştır. Plan gereği ilk elde yönetim biçimi ayrıştırılmış, umumi müfettişlik kurulmuş, sıkıyönetim sürekli hale getirilmiş ve mahkemeler Türkleştirilmiştir.
Buna göre, Batı'dan ve Kafkasya'dan gelecek 'Türklerin yerleştirileceği alanlar tespit edilmiş, Laz ve Gürcüler yerlerinden-yurtlarından edilerek ülkemize serpilirken, yurtsever kişi ve aileler Batı'ya sürgün edilmeye başlanmış, buna karşı devletle işbirliği yapan güçler desteklenmiş, Kürt olan memurlar işten el çektirilerek, yerlerine Türk olanlar atanmış, Kürtçe'yi evde, sokakta dahi konuşanlar cezalandırılmış, birer asimilasyon fabrikası olan yatılı bölge okullarının yapımına başlanmış, karakolların sayısı artırılmış, askeri sevkiyat için yollar yapılmış, istihbarat çalışmaları yaygınlaştırılmış, yabancıların bölgeye girişi yasaklanmış ve her türlü itiraz, başkaldırı mutlak şekilde zorla ve şiddetle bastırılması karar altına alınmış ve uygulanmıştır.
Planın uygulanmaya konulmasının üzerinden 85 yıl geçti. Dünyada, Ortadoğu'da ve Türkiye'de çok şey değişti. Ama bu plan ve ruhu hiç değişmedi. Planın ana fikri, devletin Kürtlere karşı politikasında hep yol gösterici oldu. Ağrı'da da, Dersim'de de bu plan uygulandı. Cumhuriyet tarihi boyunca asimilasyon, Türkleştirme, eritme ve ret ve inkar bu plan gereği yapıldı. Orgeneral Mustafa Muğlalı bu plan gereği 33 köylüyü Özalp'ta kurşuna dizdi. Komando baskınları, yargısız infazlar, sürgünler, 49'ların tutuklanması hep bu plan gereği yapıldı.
Son 30-40 yılda bu plan uygulandı. Hakkari'de yapılan 1978 'Kanatlı Jandarma Tatbikatı' bu planın ruhunun canlı hayaleti gibiydi. 12 Eylül, Diyarbakır zindanındaki vahşet, yargısız infazlar, koruculuk sistemi, 4 bin Kürt köy, mezra ve yerleşim yerinin yakılıp-yıkılması ve 'ahalinin' sürgün edilmesi ve en son işi getirip 'Kürt kökenli Türk vatandaşlar' meselesine indirgenmesi 'Şark Islahat Planı'nın bir gereğiydi.
Bu planı yapanlar, bu planın şimdiki yürütücüleri bir muhasebe yapmışlar mı, yapıyorlar mı, bilemem ancak bu kadar kan ve zulme rağmen, acımasız ret ve inkar politikasına rağmen, Kürtler ıslah edilememiştir. Islah edilmesi de, rapt-u zapt altına alması da mümkün görünmüyor. Bu sadece Kürtlerin değil, eşyanın tabiatına da aykırıdır.
Kürtler ıslah olmayacaklar. Adı isyansa eğer, evet isyana devam edecekler. Bunu artık herkesin anlaması gerekiyor. Son bir haftada ortaya çıkan görüntüler bu nedenle doğru okunmuyor. Çünkü Ankara'da h‰l‰ Şark Islahat Planı'nın ruhu dolaşıyor.
Cahit MERVAN
selasor@hotmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder