Türklerin trajedisi; Türk militarizmi
Türkler tarih boyunca ne çektilerse kendilerinden çektiler. Aslında hem kendilerine hem de başkalarına çektirdiler. Bir türlü dizginleyemedikleri şiddet ve talan tutkusu yüzünden kendi hayatları gibi başkalarının da hayatlarını zindana çevirdiler.
Çin’den Rusya’ya, İran’dan Avrupa‘ya kadar her yeri işgal ve talan ettiler. Tarih boyunca hep başka halklarının talan ettikleri zenginlikleriyle beslendiler. Hiçbir zaman kendileri için yeterli bir şey üretmediler.
‚Asker millet’ oldukları için üretmek yerine talan etmeyi tercih ettiler. Sürekli olarak başkalarının yurduna ve zenginliğine göz diktiler. Uygarlık yolunda üretilen her değerden nefret ettiler.
Bu yüzden dünyanın önemli bir bölümünde sürekli savaş ve sürekli yıkım ürettiler. Barış içinde yaşamasını bilemediler. ‚Düşmanı kesinlikle teslim almadan barış yapmayı‘ kendilerine yasak ettiler.
Kendilerine benzemeyeni ‚düşman‘ bellediler. Farklı olanın da ‚dost‘ olabileceği gerçeğini kabul etmediler. Başkalarının dostluğunu kazanma yeteneği göstermediler. ‚Ya tam susturmak ya da kan kusturmak‘ dışında bir yöntem geliştiremediler.
Ve giderek dünya insanlığı için ciddi bir tehdit haline geldiler.
Tarih bir bakıma Çin’den Avrupa‘ya insanlığı kan ve gözyaşına boğan Türkleri durdurmanın tarihidir. Tabii, hiç bir ülke tek başına bunun üstesinden gelememiştir.
Ne Çin, ne Rusya, ne de Avrupa kıtası tek başına Türk şiddetinin önüne geçememiştir. Bu güçler el ele vermiş, ‚Türk meselesini‘ birlikte çözmüşlerdir.
200 yıl kadar Türk işgalinde kalan Rusya burada kilit rol üstlenmiştir. Avrupa ve Çin’in katkısıyla Rusya Batı Türkistan’ı işgal etmiştir.
Türkler sadece başkalarıyla değil birbirileriyle de savaşıyorlardı. Bu karşıtlarının işine gelmiştir. Çin bu sayede kısa sürede özgürleşmiştir.
Hem özgürleşmiş hem de Göktürk ve Uygur gibi birçok Türk imparatorluğunun merkezi olan Doğu Türkistan’ı ele geçirmiştir.
Avrupa’daki Türklere gelince; onlar da geri püskürtülmüş, Anadolu’ya sürülüp sıkıştırılmış, ‚teslim‘ alınmış ve Batı‘nın bekçisi ve çöpcüsü yapılmıştır.
Bu süreç yüzyılları almıştır ancak, sonunda ‚Türk sorunu‘ Türk milleti esir alınarak, Türk militarizmi de iğdiş edilerek çözülmüştür.
Bir dönem Çin’den Avrupa‘ya akınlar düzenleyen ve dünyayı titreten Türklerin hiçbiri bugün özgür değildir. Onların kaderi Rusya’nın, Batı’nın ve Çin’in elindedir.
Bu Türklerin trajik gerçeğidir. Ne Türkistan’daki ne de Türkiye’deki Türkler özgür değildir. Anlı şanlı Türk ordusu da sadece kendisine verilen ‚bekçilik‘ görevini yerine getirmektedir. Bunun ötesine geçememektedir. Geçmeye çalıştığında kafasına çuval geçirilmektedir.
TURKLERIN TRAJEDISI,TURKLERIN MILITARIZMI
Türk ordunun görevi Batı‘nın çıkarlarına hizmet etmektir. Onun bırakın silahını, Çağlayangil’in ifadesiyle ‚donuna kadar‘ herşeyini Batı bu nedenle vermektedir.
Türk ordusunun gücü sadece Kürtlere, devrimci-demokrat Türklere, bir avuç kalmış Ermenilere, Asuri Süryanilere ve Alevilere yetmektedir.
Şiddet bağımlısı ordu bu ihtiyacını ezilenler ve emekçiler üzerinden gidermektedir. Güçlünün önünde ise yerlere kadar eğilmektedir.
Bu onun tipik bir özelliğidir. Türk militarizmi savunmasıza, güçsüze ve muhtaça karşı zalimdir. Güçlünün karşısındaysa eziktir. İsrail’le yaşanan son kriz bunun güzel bir örneğidir.
Geçen ay Türkiye ile İsrail arasında Akdeniz’de küçük bir savaş yaşandı. Uluslararası sularda seyreden Türk gemisine operasyon düzenleyen İsrail ordusu 9 Türk vatandaşının canını aldı.
Kanlı baskın Türkiye’de deprem etkisi yarattı ve halk sokaklarda ‘ordu Gazze’ye‘ diye bağırdı. Fakat ordunun gıkı çıkmadı. Türk ordusu üç maymunları oynadı. İsrail’le savaşı göze alamadı.
Savaşı göze alamaması bir yana İsrail‘in öldürdüğü Türklerin daha kırkı çıkmadan Türkiye gizlice İsrail’in kapısını çaldı. İsrail’le ilişkilerini onarmaya, yalakalık yaparak durumu kurtarmaya çalıştı.
Türkiye İsrail’le gizlice görüştükten birkaç gün sonra Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ da ırkçı bir gazeteciyi makamında ağırladı. Gerçi ırkçılıkla gazetecilik yan yana olmuyor ama orası Türkiye herşey oluyor. Uğur Dündar adındaki adam yıllardır gazetecilik adı altında ırkçılık yapıyor.
General söyleşi boyunca bol bol ‚terör‘ edebiyatı yaptı. Çıplak gerçeği ağzına dahi almadı. Yeni ve kapsamlı saldırılar için zemin yaratmaya çalıştı.
Türk militarizminin bir diğer özelliği kendini asla ‚haksız‘ görmemesidir. Ona göre ‚komutan her zaman haklıdır, haksız olduğu zaman da bu kural geçerlidir.‘
Bu yüzden Başbuğ, ‚asıl suçlu biziz, haksız bir savaş sürdürüyoruz‘ demedi. Aksine sık sık ölmekten ve öldürmekten söz etti.
İşte böyledir; Türk militarizmin gücü sadece Kürtlere yetmektedir. Amerika kafasına çuval geçiriyor, Rusya, Çin, İsrail Türkleri katlediyor gıkı çıkmıyor; ama sıra dili, kimliği,özgürlüğü; yani onuru için mücadele eden Kürtlere gelince de cengaver (!) kesiliyor.
Çıplak yürekli Kürt gençlerine karşı kimyasal silah kullanıyor, insanların cansız bedenlerine saygısızlık yapıyor. Gücü –şimdilik- yetiyor ya, her türlü vahşeti hak görüyor.
Fakat Türk militarizmi özünde Türklerin başının belası, onların trajedisidir. Türk dünyasının bugün yaşadığı dramın nedeni, ‚taş üstünde taş, gövde üstünde baş bırakmamak‘tan başka bir şey bilmeyen, hiç kimseyle hiçbir zaman ‚barışçıl‘ bir çözüm üretemeyen Türk militarizmidir.
Günümüz Türkiye’sinde yaşanan sorunların nedeni de budur. Türk ordusu kendi ülkesinde işgal ordusu gibi davranmakta, vatandaşlarına ‚esir‘ muamelesi yapmakta, onların dinleri, dilleri, kültürleri, başlarındaki örtüleri, cem evleri, kiliseleri ve fikirleriyle savaşmaktadır.
Elbette bu haksız savaş en çok Türk halkını tüketmektedir. Türklerin köleliği derinleşmektedir. Türk halkının buna bir son vermesi, lanetli kaderini değiştirmesi, Türk militarizmini dizginlemesi ve onu uygarlığın içine çekmesi gerekiyor.
Yoksa asıl Türklere yazık olacaktır. Kürtler er veya geç bu zulümden kurtulacaktır. Böyle giderse Türk militarizminin elinde sadece Türkler kalacaktır.
Ondan sonra artık ordu her yıl bir darbe mi yapar, her ay bir başbakan mı asar, her sabah bir yazarı mı kurşunlar, her akşam bir ozanı mı yakar bilemem. Öğrenmek isteyen Türk militarizminin tarihine bakabilir…
GUNAY ASLAN
AKTUEL BAKIS (NERÎNA AKTÛEL)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder