Mehmet Fuat Fırat ile Roportaj:Şeyh Ali Rıza Ermeni sorunundan dolayı HOYBUN`da yer almadı.
Seyîdxan Kurij: Sizi tanıyabilirmiyiz?
M.Fuat Fırat: Ben Mehmet Fuat. Türkler bize soyadı olarak Fırat soyadını vermişler. Ben Şeyh Ali Rıza`nın oğluyum, Ali Rıza Şeyh Said`ın büyük oğludur
. Şeyh Said Türklerin eli ile şehit edildikten sonra ailemizin büyüğü babam oldu. Babam uzun bir süre baskı ve zülüm gördü, sürgünlerde ve cezaevlerınde yaşadı, hiçbir zaman normal bir yaşam süremedi.Bundan dolayı anılarını ve Şeyh Said olayını yazma fırsatı bulamadı. Yaşamı sürgünlerde ve cezaevlerinde geçti ve öyle yaşadı gitti. Babamın ölümünden sonra amcam Şeyh Selahattin evin büyüklüğünü üstlendi.
. Şeyh Said Türklerin eli ile şehit edildikten sonra ailemizin büyüğü babam oldu. Babam uzun bir süre baskı ve zülüm gördü, sürgünlerde ve cezaevlerınde yaşadı, hiçbir zaman normal bir yaşam süremedi.Bundan dolayı anılarını ve Şeyh Said olayını yazma fırsatı bulamadı. Yaşamı sürgünlerde ve cezaevlerinde geçti ve öyle yaşadı gitti. Babamın ölümünden sonra amcam Şeyh Selahattin evin büyüklüğünü üstlendi.
Şeyh Selahattin`in ölümünden sonra artık ailenin genel olarak bir büyüğü, idare edeni kalmadı, herkes kendi ailesinin büyüğü oldu.
Seyidxan Kurıj: Ben Şeyh Ali Rıza üzerinde durmak istiyorum. O dönemin Kürt aydınlarının anılarında okuduklarıma göre Şeyh Said hareketinin yenilgisinden sonra Şeyh Ali Rıza ve kardeşi Şeyh Mehdi Suriye`ye gidiyorlar. Fakat onlar ‘Hoybun’kuruluşu esnasında diğer Kürt aydınları ile anlaşamiyorlar ve 1929 afında Türkiye ye dönüyorlar. Bu konu hakında neler söyleyebilirsiniz?
M.Fuat Fırat: Bu olayı başından alıp anlatmak gerekiyor. Bildiğinz gibi 1925 yılının Şubat ayında Piran da meydana gelen olaydan sonra hareket başladı. Kürtler bir süre sonra Varto` nun üzerine yuruyup Varto`yu aldılar. Cibran aşiretinden Kasım ihanet etti. Babam Kasım` ın postahanenin önüne 2 adamını yerleştirip Ankara ile telgraflaştığını fark ediyor. Bunun üzerine babam Şeyh Said` e ihanetinden dolayı Kasım`ın öldürülmesini öneriyor. Fakat Şeyh Said Kasım`ın öldürülmesini kabul etmiyor. Şeyh Said; Kasım bize bir şey yapamaz diyor. Babam burada ikinci bir cephe açtı ve Malazgir`te geçti. Burada Zırıkan aşireti ve Hesanan aşiretinden suvariler topladı, ayrıca kendi çabası ile diğer halk kesiminden topladığı suvariler ile 400 - 500 kişilik bir suvari gücüne ulaşdı. Bu ikinci cephenin amacı Karakose (Kars) tarafına geçip oradaki aşiretleri harekete geçirmek idi. Ne yazık ki bu arada Kürtler yenildiler ve Şeyh Said yakalandı. Babamlar da geri çekilelim, herhangi bir ülkeye iltice edelim, daha sonra toparlanıp tekrar mücadelyi sürdürelim, diye düşündüler. Bu amaçla İran`a geçtiler. İran`a gitikleri zaman İran yasalarına göre silahlarını İran devlet güçlerine teslim etmeleri gerekiyordu. İran devletinin askeri yetkilileri babam ve arkadaşlarından silahlarını bırakmalarını istediler. Babam biz silahlarımızı Ruma teslim etmedik, Acemlere de teslim etmeyiz diyor. Babam yetkili Yuzbaşı ile konuşuyor ve ona Kürtler silah teslim etme konusnda çok hasasdırlar, dolayısı ile silahlarını kimseye teslim etmezler, bu konuda anlayış göstermeniz gerekir, hiç olmaz ise tabancalarımız üyzerimizde kalsın diyor. Yetkili yüzbaşı babamın bu isteğini kabul ediyor. Babamın yanında Kereme Qol Axasi, Sıleman Axa, Ferzende ve Halit Bege Heseni, dayım Reşit efendi ( Murade Ehmed ın oğlu) vardılar. Babam arkadaşlarına haber vermeye gidiyor. Bu sırada içerde bir patlama sesi geliyor, kurşun yuzbaşının kafasının üzerinden geçiyor. Bunun üzerine İran askerleri mitralyozlar ile Kürtlerin bulundukları binaya saldırıyorlar. Burada 36 Kürt savaşçısı şehid düşüyor. Babamın amcası Şeyh Diadin, babamın dayısı Reşid, babamın bacanağı, Kereme Qol Axası ve Halit Bege Heseni burada şehid düşüyorlar. Diğerleri kaçıyorlar, fakat İran askerleri onları yakaliyorlar, yakalananlar 3 - 4 ay cezaevinde kalıyorlar. İran yöneticileri onların paralarını ve bütün eşyalarını ellerinden alıp onları serbest bırakıyorlar. Babamlar İsmail Axa Sımko nun yanına gidiyorlar. Babam ve arkadaşları bir süre Sımko nun yanında kaliyorlar. Babam Sımko ile birlikte yeni bir cephe açıp savaşı sürdürmek istiyor fakat Sımko ile anlaşamiyorlar. Babam ile Sımko arasında anlaşmazlık çıkıyor. Babam arkadaşları ile birlikte buradan Erbile, Seydaye Nehri nin, Küçük Seyda`nın yanına gidiyorlar. Onun evinde kaldıkları süre de İnglizler duyuyorlar ve orada kalmalarını istemiyorlar. İngilizler babamlara Bağdat`a gelin diyorlar. Bunun üzerine babam, kardeşi Selahattin, amcaları Mehdi ve Giyasetin Bağdat`ta toplanıyorlar. Diğer tarafdan Kürt aydınları da bir araya geliyorlar. O zaman ‘Taşnak’ isminde bir Ermeni örgütü vardı. Kürt aydınlarıda ‘Hoybun’ ismi ile bir örgüt kurmuşlardı. Taşnak yöneticileri Hoybun yöneticilerine itifak yapıp Türk devletine karşı birlikte mücadele edelim ve ulusal demokratik haklarımızı elde edelim teklifi getiriyorlar. İngilizler babamın Hoybun kongresine gitmesine musade etmiyorlar, fakat babam kendi adına amcası Şeyh Mehdi ve Şeyh Said`in Sekreteri Fehmi Bilal`ı (Fehmiye Lıceyi) bu kongreye gönderiyor. Onlar kongreden döndükten sonra Ermenilerin şartlarını babama söylüyorlar, babam Ermenilerin şartlarını kabul etmiyor. Ermeniler, Kürtler ile Ermeniler arasında resmi kayıtlarda kayıtlı olan nufusa göre bir toprak bölüşümü öneriyordular. Babam Ermeniler kiliselerin defterlerınde kyıtlıdırlar, ancak Kürtlerin hemen hemen hepsi nufus kayıtlarına sahip değildirler. Biz bu resmi kayıtlara göre bir toprak bölüşümü kabul edersek topraklarımızın ¾ Ermenilerin eline geçer. Biz Ermenilerin bütün köylerini tanıyoruz, gelsinler onların bütün köylerini kendilerine verelim, kendi köylerimiz bize kalsın önerisinde bulunuyor. Sonunda Taşnak ile Hoybun anlaşıyorlar, fakat babam bunu kabul etmiyor ve kendi yerine toplantıya gönderdiği kişileri geri çekiyor.
Seyidxan Kurij: Şeyh Ali Rıza 1929 yılında neden Türkiye ye geri dönüyor?
M.Fuat Fırat: Artık onların mücadele etme imkanları kalmamışdı, silahları yoktu, paraları yoktu, yardım alabilecekleri bir yer kalmamışdı. Bundan dolyı Türkiye`ye geri dönmek zorunda kaldılar, ancak bütün aile fertleri sürgün edilmiş idiler. Bizim aileyi Isparta`ya sürmüşlerdi. Babam memleketinde 2 yıl kalmadı hemen sürgüne gonderdiler. Deli Kemal isminde bir devlet görevlisi babamın peşine düştü. Babam evini Erzurum a götürdü, burada bir süre kaldı, buradan Trakya`ya sürdüler. Babam ailesi ile birlikte 13 yıl Trakya da kaldı, 1947 yılında tekrar memlekete döndü. Babam normal bir yaşamı tanımadı ki anılarını yazsın
Seyidxan Kurij:Kurdistan Özgürlük hareketinin yakın tarihine baktığmızda 1900`lı yılların başlarında bu hareket de önemli bir rol oynamış ailelerin çocukları (Mehmud Barzenci, Seyid Rıza, Qadı Mıhemed, Şeyh Said, Sımko, Bedırxaniler, Cemilpaşazadeler) daha sonraki yıllarda hareketin içinde görünmüyorlar. Olsalar bile hareketin içinde cidi bir etkileri yoktur. Burada sadece Barzaniler bir istisna oluşturuyorlar. Sizce bunun nedenleri nelerdir?
M.Fuat Firat: Şeyh Said hareketi Kürtlerin dini hasasiyetlerini önemseyen bir hareket idi. Bügünkü Kürt hareketleri bu noktayı nazarı itibare almıyorlar. Devlet çok şidetli bu ailelerin üzerine geldi. Bu ailelerin fertleri sürekli devletin istihbarat örgütleri tarafından izlendiler. Bu durum bu aile fertlerin de paranoya derecesine varan bir korkuya yol açtı. Barzanilere gelince, Mustaf Barzani karizmatik bir lider olarak hayat da kaldı ve her koşul da mucadeleyı sürdürdü, üstelik bu mucadelede her zaman aile fertleri de yanında bulundular, onlarda mucadele içinde piştiler bu ailenin Kürt hareketi ile bağlarının canlı ve sürekli olmasını sağladı. Ayrıca Barzanilerin Aşireti vardı, kendi aşiretlerinden 5000 - 6000 kişi mevcuttu. Şartlar böyle olunca Barzaniler mucadeleyi surdurdüler, diğerleri sürdüremediler. Biz Şeyh Said´in torunları olarak ortadayız, hala da aynı düşünceyı savunuyoruz. Biz Kürt halkının dini hasasiyetlerinin göz önüne alınmasını istiyoruz. Çünkü ırkçılık iyi bir şey değildir, fakat Kürtler baskı altında oldukları için kölelikten kurtulmaları gerekir. Kürtlerin ülkesi 4 devlet arasında bölüşülmüş. Adalet odur ki ülkelerini işgalcilerin ellerinden kurtarsınlar. Ancak o zaman insanlık seviyesine ulaşabilirler. Kürtler kendilerini kurtarmadan insanlık seviyesine ulaşamazlar
Seyîdxan Kurij: Siz şu anda Refahpartisi miletvekilisınız, sizce Refahpartisi özel olarak Kürt sorununun çözümü ve genel olarak da Türkiye için ne yapabilir?
M.Fuat Firat: Benim de miletvekili olduğum Refahpartisi genel bir af çıkarabilir ve islami kardeşlik esaslarına göre Kürt sorununa bir çözüm getirebilir. Gerçek musluman kardeşliği olduğu zaman Kimse kimseye zarar veremez, kimse kimseye zülüm yapamaz. Refah partisi diğer partilere karşılık Kürtler için bir umuttur, diğer partiler içinde en iyisidir. Bundan dolayı bu parti içinde yer aldık. Halkımız için en ufak bir hizmet de verebilirsek o da iyidir.
Seyidxan Kurij: Çok çok teşekür ederim.
M.Fuat Firat: Ben teşekür ederim.
Not: Bu roportaj birkaç yıl önce yapılmış, kürdçe olarak “Dengê Kurdan li Duisburgê” radyo programında ve “ Ronahi” gazetesinde yayınlanmıştı. Şimdi 1925 (Şeyh Seid) hareketinin yıldönümü olduĝu için okuyuculara sunmak istedik.
Ortadaki Seyh Eli Riza`dir. Bu resim hicbir yerde yok. Seyitxan Kurij`in özel arsivinden....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder