3. ordu müfettişliği tarafından yeni bir hareket planı hazırlandı.
Yeni planın temel gerekçeleri ve hedefleri şu şekilde belirlenmişti :
‘bundan önce yapılan harakatlarınızda temel amacımıza ulaşmış değiliz.
Ağrı’da hala, türk devletinin otoritesine baş eğmeyen asiler yaşamaktadır.
Bunları ortadan kaldırmak gerekir.
Alınan bilgilere göre burada, en çok 300 çadır ve 800 asi bulunmaktadır.
Asiler, iran aşiretlerinden destek alıyorlar.
Sıkışıncada oraya kaçıyorlar.
Bunun için iran devleti ile ilişkiye geçip buna engel olunmalı, hatta iranla ortak projeler yapılmalıdır.’
3.ordu müfettişliği, yeni bir saldırı planı hazırladı. Bu plan, genelkurmay tarafından onaylandı ve yürürlüğü konuldu.
Genelkurmayca onaylanan bu plan gereğince, 27 ağustos günü, 9. kolorduya bağlı 9. ve 12. tümenler savaş bölgesine kaldırıldı.
9. tümen karargahı, Karabulak’a taşındı.
Harakatın bizzat 9. kolordu tarafından yönetilmesine karar verildi.
Bu savaşa katılan türk birlikleriş şunlardır:
BİRLİĞİ ADI ASKER SAYISI
9. ve 12. tümenler 5000
9. suvari alayı 640
17. alay 640
28. alay 640
29.alay 640
34. alay 640
36. alay 640
Bayazıt jandarma bölüğü 80
Bayazıt hudut bölüğü 80
Iğdır hudut bölüğü 80
Yedek 200
Toplam: 9280
15 uçak
Kürt ordusunun sayısı, devletin dediği gibi 800 kişiden oluşmuyordu.
Ama bir yıl içinde meydana gelen katılımlarla kürt silahlı gücü, 120 kişiden 300 kişiye yükselmişti.
İrandaki aşiretlerdende toplam 50 civarından kişi, bu savaşa katılmıştı.
Biroyê hesikê têllî, türk ordusunun büyük bir saldırıya geçeceğini tahmin ediyordu.
Kendisine ulaşan istihbarah bilgileride tahmini doğruluyordu.
Kürt önder kadrosu, yapılacak saldırı konusunda aralarında tartışmaya başladılar.
Türk ordusunun daha önce yapılan iki savaşdaki durumu, stratejisi, silah, araç ve gereçleriyle kendi durumlarını masaya yatırdılar.
Her iki tarafın eksi ve artıları üzerinde tartıştılar ve bir plan hazırladılar.
Türk ordusunun ağırlıklı bölümünü kuzeyden ve doğudan saldıracağını tahmin eden kürt karargahı, bu bölgedeki güçlerini takviye etti.
Bazı stratejik bölgelere, yeni birlikler yerleştirdi.
300 kişiden oluşan Kürt ordusu, araziye şu şekilde konuşlanmıştı:
BULUNDUĞU YER SAVAŞÇI SAYISI
Mıhtepe karargahı 60
Serdarbulak 30
2415 rakımlı tepe 30
Gurgure 30
Bulakbaşı 30
Yeşiltepe 30
Kozlu 30
1822 rakımlı tepe 15
Ahurî 15
Korhan 15
Gomık 15
Toplam: 300
1926 yılındaki başarızlıklarını göz önüne alan türk genelkurmayı, kürt ordusunu çembere alıp tamamen imha etmek için onlara üçlü bir tuzak hazırladı.
Ayrıca planda meydana gelebilecek değişiklikleri anında merkeze iletmek için, 6 ulak ve telsizlerin yanında, 5 kritik noktaya pırıldak (ışığı mors alfasiyle kullanan bir haberleşme aracı)
Ekibi yerleştirdi.
Bu palana göre, 9. kolordu suvari alayınında içinde yer aldığı 2360 kişiden oluşan birlikler, 13 eylül günü şafakla beraber Gürbulak, Piço , kozlu ve küçük ağrı’ya kadar olan tür kiran sınırını tutacak, kürt direnişçilerinin irandan yardım almasına ve irana kaçmasına mani olacaktı.
Iğdır’da toplanana 3660 kişiden oluşan birliğin büyük bir bölümü, kuzeyden Korhan ile ahuri bölgesini denetim altına alacaktı.
Böylece hem irandan gelecek yardımı engelleyecek, hemde o bölgede konuşlanmış kürt birliklerine saldırıp onları güneye doğru itecekti.
Geriye kalan birlikler ise, büyük ağrı’nın eteklerinde pusu kuracak, yukardan aşağıya itilen kürt güçlerini çembere alacaktı.
Böylece, iki koldan yürüyen bu birlikler, büyük ve küçük ağrı civarında konuşlanmış kürt direnişçileri bir çember içine alacak, bombardıman uçaklarının katılımıyla, kuzeyde oluşturulan birinci çember içinde kalan kürt direnişçileri yok edecekti.
Bayazıt’da konuşlanmış 2000 kişiden oluşan birliklerde iki kola ayrılacaktı.
Birinci kol, Celal- hemzekend- yeşiltepe istikametinde, diğeri ise noreşin-zorava-demirkapı-mıhtepe istikametinde ağrı’ya doğru yol alacaktı.
Böylece kuzeyde oluşturulan birinci çemberde kurtulan kürt güçleri, oluşturulan bu ikinci çemberin içine alınarak ihma edilecekti.
Doğudaki, türk- iran sınırını kapatan diğer birlikler ise, iç içe kurulan bu iki çemberi yarıp irana geçmeye çalışacak kürt direnişçileri, üçüncü çember içine alacak ve son darbeyi vurarak yok edecekti.
12. tümen komutanının emrindeki karabulak’da konuşlandırılmış 1260 kişilik birlik ise, karabulak- yeşiltepe- gomık ekseninde yerleşecek, duruma göre bu üç çemberi oluşturan ordu birliklerine destek verecek ve beklenmeyen durumlara müdahale edecekti.
13 eylül 1927 günü başlayan harekat, bir hafta aralıksız sürdü.
Türk ordusu, 15 savaş uçağınında etkin biçimde katıldığı bu savaştanda umduğunu elde edemedi.
Harakat yine fiyaskoyla sonuçlandı.
Çünkü kürt karargahı, türk ordu birliklerinin 10 eylülden itibaren bir hareketlilik içine girdiğini, bazı birliklerin belli noktalarda toplanmaya başladığını tespit etmişti.
Kürt karargahı yine, kendi gücüne ve coğrafi koşullara uygun, sade ama etkili bir plan hazırladı.
Planın ana hatları şöyleydi:
12 eylül günü şehuli çayı civarında bulunan çadırlar sökülmeye başlandı.
Sivillerle hayvanlar mıhtepe civarına götürüldü.
Tür ordusunun 13 eylülde ağrı’ya doğru harekete geçmesi, kürt karargahının verdiği emirle, Korhan, ahuri, serdarbulak, 2415 ve 1852 rakımlı tepelerdeki kürt birlikleri, bijar ve gurugurede toplandı.
Verilen emir gereği savaşçıların br bölümü,
Mıhtepede toplanan hayvanlar ile sivil halkı, serdarbulak, gomık ve kozlu arasında irana götürdüler.
Geriye kalan direnişçiler ise, mıhtepedeki güçlere katıldılar.
Türk ordusu serdarbulaka geldiğinde, burada kimseyi bulamadı.
Çünkü kuzeydeki tüm kürt direnişçileri, verilen emir gereğince, bıjar ve gurgure de toplanmışlardı.
14 eylül günü keşif uçakları, kürt güçlerinin bıjar ve gurgurede toplandığını, önemli bir kürt gücünün sivil kişiler ve hayvanlarıyla birlikte gomık üzerinden irana doğru yol aldıklarını genel karargaha bildirdi.
Bunun üzerine serdarbulakı çembere alan 17. ve 19. ayaylar topçu takımı güneye kaldırıldı.
İlk ciddi çatışma, 14 eylül gübü kozlu ve gomık vivarında oldu.
İrana doğru siviller ile hayvanları korumak için, kürt timleri bu bölgedeki türk ordusuna karşı büyük bir saldırı başlattı.
Birgün boyunca şiddetli çatışöalar yaşandı ve her iki tarafda, ciddi kayıplar veridler.
Gomık ve kozlu tepelerinde savaşan 60 kişilik kürt direnişçi gurubu, o civarda bulunan 2000 kişilik türk kuvveti tarafından ablukaya alındı.
Gece karanlığından yararlanan kürt direnişçiler, gece yarsı mevzilerini boşaltıp siviller ile hayvanları irana geçirdiler.
Geri kalan kürt birlikleri, türk ordusunun iran sınırına yığılmasını fırsat bilip usta bir manevraila yön değiştirerek batıya doğru çekildiler ve o civardaki mağaralara saklandılar.
9280 kişiden oluşan türk ordusu büyük bir şaşkınlık içindeydi.
İşte tam bu aşamada, kürt direnişçiler saklandıkları yerden çıkıp türk ordusuna saldırdılar.
Kürt direnişçiler bu etkileyici taktik ile, türk ordusunu büyük bir bozguna uğratmayı başardılar.
Siviller ile hayvanların irana geçirildiği 14 eylül günü hariç, kürt direnişçileri türk ordusu ile açık çatışmaya girmediler.
Beş gün boyunca, araziye dağılıp ustaca saklandılar.
Türk ordusunun geri çekilmesi ile birlikte, karabulak ile kozlu arasında kalan 30 kilometrelik alanın her noktasında türk ordusuna saldırlar.
Bu ani baskınlar sonucunda, türk ordusunun komuta kademesi, savaş alanını terk edip kaçtı.
Türk ordusu, büyük bir panik içine girdi.
Herkes, canına kurtarma telaşına düştü. Bir çok subay ve asker esir alındı.
Esir alınan subaylardan biri, 29. alay komutan yardımcısı yarbay teyfik, diğeri ise 1. bölük komutanı nuri idi.
Kürt direnişçilerin en büyük hedefi 29. alaydı.
Zira bu alay, sivil Kürtlere işkence etme, ev , tarla, otlak yakma, hayvanları öldürme, ırza geçme, direnişçilere yardım edenleri işkence ederek ödürmesiyle ün kazanmıştı.
Biroyê heskikê têllî’nin bizaat yönettiği gurup, 29. alaya üç koldan saldırdı.
Bu alaydan 80 civarında asker öldürüldü, 100 civarında askerde esir alındı.
Esir alınan beş subaydan biride, alay komutan yardımcısı yardım tevik idi.
Kürt savaşçılar, düşmanlığı ve işkence yapmakla ünlü olan bu adama bile dokunmadılar.
Esir alınan tüm askerlerin silah ve malzemelerini alıp kendilerini serbest bıraktılar.
Kürtler bu savatda, 5 makineli tüfek, 2 top, çok sayıda piyade tüfeği, cephane ve mühimmat ele geçirdiler.
Bu başarıdan sonra ağrı savaşına duyulan ilgi dahada arttı.
Savaşa katılımlar giderek artmaya başladı.
Birçok insan harekete katılmak istiyor, ama devletden korkuyordu.
Türk devleti, savaşa katılımların önünü kesmek amacıyla, yörede sistematik bir terör estiriyordu.
Ağrı direnişini örgütleyen kişilerin, Ermenilerden para aldıklarını ve islamiyeti ortadan kaldırmak istediklerini yönünde yalan bir propaganda yürütüyorlardı.
Bu nedenle bazı kürt aşiretlerinin kafasını çok karışıktı.
Ama mücadele giderek güçleniyor ve savaşçıların sayısı giderek çoğalıyordu.
Bu önemli savaşın bitmesinden sonra yine her iki taraf toplantılar düzenlediler ve durum değerlendirmesinde bulundular.
Önce Kürt tarafına bakalım:
5 ekim 1927 günü kurulan hoybun örgütü, ağrı’da başlayan kürt ulusal direnişini gündemine alıp tartıştı ve bu direnişi destekleme, oradaki önderlerin kabul etmesi halinde, mücadeleyi bizzat yönetmeye aday olmayı karara bağladı.
Bu öneri ağrı’daki önder kadrolara iletildi.
Önerinin kabul edilmesi üzerine İhsan nuri paşa, Kürt genelkurmay başkanı ve kürt ordusu genelkomutanı sıfatı ile, savaşı yönetmek üzere görevlendirildi.
İhsan nuri paşa 1928 yılının mart ayında Ağrı’ya ulaştı.
İhsan nuri paşa’nın gelişiyle birlikte, ağrıda ciddi bir hareketlilik yaşandı.
Örgütlenme, siyasi ve askeri anlamda yeni bir yapılanma ve proje üretme dönemi başladı.
İhsan nuri paşa, ağrıdaki kürt önder kadrolarına, hoybun felfesi, ideolojisi, politikası ve amaçlarını etraflıca aktardı.
Mücadeleyi daha iyi bir şekilde yürütmek için neler yapılması gerektiği konusunda önemli tartışmalar yapıldı, karar alındı.
Bu kararlara uygun projeler yapıldı.
Yapılan uzun araştırmalar sonucunda altı çizilen konular şunlardı: ‘türk ordusu silah, sayı, donanım , araç ve gereç olarak bizden çok güçlüdür.
Bunun için, vur-kaç biçiminde savaşmalıyız. Bu sebepden dolayı, küçük timlerden oluşan düzenli bir kürt ordusu kurmalıyız. Bu orduyu, ciddi bir eğitimden geçirmeliyiz.’
Ağrıda yapılacak savaşlarda, çözülmesi gereken en büyük sorun sudur.
Onlar çok, biz azız. Bu sorun, onlar için çok daha önemlidir. Bunun için türk ordusunu, su olmayan bölgelerde savaşmaya zorlamalıyız.
Kürt ordusunun su ihtiyacını gidermek için, özel bir birlik kurarak su tepolamalıyız.
Bunun için, ağrı dağındaki buzları kırıp, su bulunmayan bölgelerdeki mağaralara taşımalı, saman altında muhafaza etmeliyiz.
Savaş durumunda, hayvan derilerine koyduğumuz bu buz parçalarını, eşek ve katırlara yükleyerek birimlerimize ulaştırmalıyız.
İç içe yaşadığımız aşiretlerin tümünü, su ve mağaların bulunduğu şehuli çayı ve serdarbulaka yerleştirmeliyiz. Savaş içinde bulunduğumuz dönemlerde, sivilleri ve hayvanları, türk ordusunun katliamından korumak için irana geçirmeliyiz.
Bu konuda yardım almamız gereken iran devleti ve kürt aşiretleri ile dostça ilişkiler içinde olmalıyız. Çevredeki dostlarımızı çoğalmak, düşmanlarımıza azaltmak için, gerekli çalışmaları yapmalı, sıcak ve kalıcı ilişkiler kurmalıyız.
Çok ciddi ve köklü bir ihtihbarat ağı oluşturmalıyız.
Türk ordusuna bilgi taşıyan ve yardım edenleri tespit edip caydıcı önlemler almalıyız.
Türk devletinin yalan ve iftiraya dayalı propaganlarına karşı kürt halkını bilgilendiren, aydınlatan önlemler almalıyız.
Çevrede saygı gören, güvenilir, yurtsever kişileri hoybuna üye yapmalıyız.
Askeri konularda olduğu gibi, sivil hayatımızıda hoybunun İlkerleri doğrultusunda örgütlü hale getirmeliyiz.
Üyelerimiz ve yurtsever insanlar aracılığıyla, türk devletinin gerçek yüzünü ve barbarlığını halkımıza anlatmalıyız.’
Bu arada savaşmak için ağrıya gelen Kürtlerin sayısıda hızla artmaya başladı.
Kısacası, ihsan nuri paşanın ağrıya gelmesi ile birlikte, ağrı Ulasal kurtuluş mücadelesi, ideolojik, politik, ekonomik, sosyal ve askeri bakımdan daha ilkeli ve güçlü bir konuma yükseldi.
Şimdide türk tarafına bakalım:
Son savaşda uğranılan bozgun, türk askeri ve sivil kurumları içinde büyük tartışmalara neden oldu.
Bozgunun nedenleri üzerinde bilgi alışverişinde bulunuldu.
Sonuçda, Kürdistan genel müfettişi ihrahim tali öngerenin başkanlığında, asker ve sivil uzmanlardan oluşan bir özel kurul oluşturuldu.
Bu kurul, çeşitli konularda rapor hazırlamalarını istedi. Bu kurumlar düzenlenen raporlar dikkatle incelendi, ortak görüşler belirlendi.
Bu rapordaki ortak tespitler özetle şöyleydi:
‘arazinin sasrp oluşu, su kıtlığı, sürekli yürümeden dolayı meydana gelen yorgunluk, komutanların savaşı yönetmedeki yetersizliği, zayıflığı, halkın haydutlara yoğun destek vermesi gibi sebeplerden dolayı istenen başarı elde edilememiştir.
1928 yılında yeni bir saldırının koşullarıda yoktu.
Asilere en büyük desteği veren aşiretler, kuzeyde serdarbulak ve bıjar’da, güneyde ise şahuli çayı çevresinde konaklıyorlar.
Bu bakımdan, adı geçen bölgeler sürekli denetim altında tutulmalıdır.
Asiler, civarda yaşayan aşiretlerden yakınlık görüyorlar.
Beslenme, barınma, lojistik ve istihbarat konusunda ciddi yardım alıyorlar.
Buna engel olmak için, istenen para miktarının büyüklüğüne bakılmaksızın aşiret reisleri satın alınmalıdır.
Aşiret arasında düşmanlıklar yaratılmalı, var olan düşmanlıklarda körüklenmelidir.
Tüm bu önlemlere rağmen haydutlara yardım ve yataklık yapanların tarlası, çayırı, hayvanları, kom ve köyleri yakılıp yıkılmalıdır.
Çaydırıcı sistematik bir şiddet politikası uygulanmalıdır.
Asiler sıkıştığında, serdarbulak ile kozlu civarından irana kaçmaktalar.
Bu bölgeler sürekli denetim altında tutulmalıdır.
Bu tehlike iranıda yakından ilgilendirdiği için onlara anlatılmalı ve ikna edilmeli.
Bu konuda, ortak bir siyaset yürütmeli ve ortak projeler yapılmalıdır.
Şakiler, halk arasında çok ciddi haberleşme ağı kurmuş bulunuyorlar.
Ordumuzun verdiği kararları anında öğreniyorlar.
Onlara bilgi taşıyanlar mutlak ve yok edilmelidir.
Bizim haberleşme ağımız ise yetersizdir.
Bayazıt- kars- Erzurum- muş- Bitlis- van arasında kalan bölgede, ciddi bir iletişim ağı kurulmalıdır. Toplanan tüm bilgiler, Karaköse (Ağrı) merkezinde toplanmalıdır.
Asiler, yapılan hareketi milli bir zemine oturtmaya çalışıyorlar. Türk devletini, istilacı ve sömürgeci bir düşman olarak tanımlıyorlar.
Türk rejiminin din ve kürt düşmanı olduğunu söylüyorlar.
Bizde buna karşı, ciddi bir propaganda yürütmeliyiz.
Bunları hırsız, şaki, çapulcu ve hilafeti getirmek isteyen gericiler olarak tanımlamalıyız.
Bunların türk düşmanı olan yabancı devletlerden para aldığını ve ülkeyi satmak istediklerini söylemeliyiz.
Sürgündeki kürt aşiret reisleri, kaçıp bu harekete katılıyorlar.
Ayrıca civardaki aşiretlerden gelen katılımlarla isyan giderek büyüyor.
Şu anda, üstelik Osmanlı ordusunda yetişmiş ihsan nuri diye (Bitlis doğumlu kürt) bir subay, Ağrı hareketinin başına geçmiş bulunuyor.
Bı kişi, hoybun isimli bir kürt cemiyetinin üyesidir.
Bu durum tehlikeyi giderek tırmandırmaktadır.
Bu kişinin hareketin başına geçmesinden sonra, bazı yerlerde bayrak dikmeleri, bildiri dağıtmaları, alışverişlerini damgalı makbuzlarla yapmaları, bunların siyasi bir organlaşmaya gitmek istediklerini gösteriyor.’
Hazırlanan kapsamlı raporun sonunda ise şunlar söyleniyor: yukarıda belirtilen sakıncaları ortadan kaldırmak için, bölgede yeni bir özel örgütlenmeye ihtiyaç vardır. Tüm bölgeyi denetim altına almalı, istihbarat toplanmalı, sınırları sıkı şekilde denetlemeli, hareketin yaygınlaşmasını önlemek için şakilerin halkla ilişki kurmasını engellemelidir.
Bu teşkilatı yönetenlere, sabotaj düzenlemek, yakıp- yıkmak, adam öldürmek, işkence yapmak dahil, geniş yetki verilmeli ve bu kişiler yaptıklarından sorumlu tutulmalıdır.
Bu teşkilatın emrine yeteri kadar keşif ve bombardıman uçağı, top, ağır makineli, araç ve gereç verilmelidir.
Bu bünyede görev yapacak özel timler, yöreye uyum sağlamaları için bu arazide eğitime tabi tutulmalıdır.’
Hazırlanan bu kapsamlı rapor, genelkurmay ve hükümet tarafından onaylandı.
Merkezi karaköse’de (ağrı) bulunmak üzere, ‘ karaköse bölge takip komutanlığı’
İsimli bir teşkilat kuruldu.
1 ekim 1928 tarihinde kurulan bu özel birliğin başına 9. kolordu 9. tümen komutanı albay galip atandı.
Daha sonra vandada aynı şekilde ‘van bölge takip komutanlığı’ kuruldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder