Meteor Çukuru’nun genişliği 35 metre, derinliği 60 metredir.Tarihi ve turistik değeri dünya kültür mirası içerinde önemli bir yere sahip olan Meteor Çukuru, 1913’te göktaşının düşmesi sonucu meydana gelen bir çukurdur. Dünyadaki en büyük çukur olan Amerika Alaska’daki çukurdan sonra büyüklük olarak ikinci Göktaşı Çukuru olarak bilinmektedir. Bazîd’in Sarıçavuş (Gülveren-Gırberan) köylüleri daha çok Qula Tepî olarak adlandırmaktadırlar. Bilindiği üzere Kasr-ı Şirin Antlaşması’nda, köyün alt tarafında geçen su, sınır olarak kabul edilmiş. Ağrı Dağı direnişinde, yine Rus savaşlarında önemli bir merkez olarak bilinen köyün Meteor Çukuru’nda şehre giden yolu bile yapılmamış. Adeta kendi kaderine terk edilmiş. Hem Türkiye’nin hem de ilçenin tanıtımına katkı sunması gereken bu tarihi ve turistik yerin neden böyle bırakıldığı hala tartışılmaktadır. Acaba bu yer Türkiye’nin başka bir yerinde olsaydı son hali böyle mi olurdu, yoksa daha büyük bir sahiplenme mi olacaktı diye düşünmeden edemiyor insan.
Çocukluğumuzda üzerimizde büyük bir etki bırakan bu çukurun nasıl olduğu, nasıl bu hale geldiği konusunda birçok değişik bilgi aktarılıyordu. Her zaman üzerimizde çok farklı bir duygu yoğunluğuna neden olan bu anlatımlar, içimizdeki sevgiyi daha da büyütmüştü. Hemen her yaz Meteor Çukuru’nun yerli ve yabancı çok sayıda ziyaretçisi olur. Ziyaretçilere, köyümüzün büyüklerinin anlattıklarını bizler sonradan hep anlatır, tartışırdık. Onlar da aktardıklarını, büyüklerinden öğrendiklerini anlatıyorlardı. Daha doğrusu, bizzat o dönem yaşayanların anlattıklarını anlatıyorlardı. 1914 yılındaki Rus işgalinden 1 yıl önce, 1913 yılının 9. veya 10. ayında sabaha karşı günün ağarmasına yakın saatlerde şiddetli bir gök gürültüsünden sonra büyük bir toz bulutu yükseldiği görülüyor. Hatta çukurun olduğu yer çoğu kayalık olduğu için zaman zaman gürültüler duyulmakta ve köylülerin bunu hayra yorma durumları olmuştur. Göktaşı mı düşmüş, yoksa gürültülerden sonra mı öyle çukur haline geldiği hala tartışılmaktadır. Ama daha baskın gelen fikir, göktaşının düştüğüdür. Göktaşının düşme anında bölge koyun yatağı (Şevin) olarak kullanılıyordu. Bundan dolayı düşme anında köylülerin 12 adet koyunu da göktaşı ile birlikte oluşan çukura gömülmüştür.
Göktaşının düşmesinden sonra büyük gürültüyü duyan ve toz bulutunu gören tanıklar olmuştur. Çukurdaki çökme üç gün sürmüştür. Bu olaydan sonra, göktaşı çukuru yakınındaki Gülveren köyünün alt tarafında bulunan büyük su kaynağının 7 gün boyunca bulanık bir halde aktığı görülmüştür. Yine çukura 5 kilometre uzaklıktaki İran sınırları içindeki Harman ve Tazekent köyleri sularının da bir süre bulanık aktığı haberi alınmıştır. Bu olaydan dolayı telaşlanan Gülveren köylüleri bir süre evlerine girmeyerek, yörede ‘kon’ denen kıl çadırlarda kalmışlardır. Büyük bir şaşkınlıkla bu olaylar yaşanmış ve çukurun ne olduğu yıllarca bilinmemiştir.
Toprağa gömülü göktaşının üzeri toprak tabakası ile örtülüdür. Düştüğünde, kor halinde olan dev göktaşı, heybetli Ağrı Dağı’nın yanı başında dağ eteğinin sertliğini hiçe sayarak kayaları keskin bir bıçak gibi eritip parçalayarak, böylece toprağa gömülmüştür. Taşın kor halde düşerken yaydığı ışık ve ısı, yöre insanında büyük bir etki bırakmış olmalı. Yöremizde insani ilişkilerden kaynaklanan olumsuz olaylarda sıkça, “Başımıza taş yağacak”, “Başına taş yağsın” gibi sözlerin kullanılmasının göktaşı ile ilgili olduğu söylenebilinir.
Meteor çukurunun içinde 1980’lere kadar akar halde su bulunduğu gözlenmiştir. Meteor çukurunun yan yüzeyleri sağlam kayalardan oluştuğundan çökme tehlikesi bulunmamaktadır. İlk 5 metresinde toprak örtüsü bulunuyor. Geri kalan kısım değişik katmanlı sert kayalardan oluşmuştur. Çukurun derinliği boyunca kayalıklar bulunmaktadır. Zaten bölge Ağrı Dağı platosu içindedir.
1975-76 yılında çukurda yapılan incelemelerde göktaşına ulaşılmaya çalışılmış. Ancak çukur zemininde bulunan akar haldeki sudan dolayı sonuca ulaşılamamış ve çalışmalar durdurulmuştur. 1990’lı yıllarda eskisi gibi içindeki su kalmamıştır. Köylülerin anlatımlarına göre bazı dilekler için çukura atılan taşların sesi 1-2 dakika sonra geliyormuş. Daha sonraları çukur toprak, taş vs. ile dolmuştur. Dolayısıyla derinliği o kadar olmadığı ortada. Buna rağmen yine aynı tarihlerde köyde ikamet eden, daha çok hırçınlıkları ile tanınan Yusuf Gültekin, halatlarla aşağıya kadar inmiş, fakat hava yetersizliğinden dolayı hemen yukarıya çıkmıştır.
Meteor Çukuru’nun bulunduğu alanda, ilçedeki özel idare tarafından bir tesis inşa edilmiş. Bu tesis, 1990’lı yılların başında köylülerden İsmail Gültekin tarafından bir süre çalıştırılmıştır. Daha sonra askerlerin müdahalesinden dolayı o tesis işlemez duruma gelmiş. Orada bulunan asker aramaları neticesinde tesis çalışması yarıda bırakıldığı gibi, çatısı da uçmuş ve yıkık bir harebe haline gelmiştir. Başta da belirttiğimiz gibi muazzam bir doğa güzelliği bulunan bu yere çok acilen el atılması gerekir. Ayrıca buranın daha iyi tanıtılması için gerekli işlemler hemen yapılmalı. En başta aşılması gereken nokta da, yeri geldiğinde ilçemizin turistik ve tarihi yerlerini sayan yetkililerin bu mevcut duruma ilgisiz kalması. Sanki Meteor Çukuru’nun hiçbir problemi yok gibi yaklaşımı aşmak gerekir. Yeryüzünde nadiren rastlanan bir doğa harikasına bu kadar ilgisiz kalmamalıyız.
YENİ ÖZGÜR POLİTİKA
Çocukluğumuzda üzerimizde büyük bir etki bırakan bu çukurun nasıl olduğu, nasıl bu hale geldiği konusunda birçok değişik bilgi aktarılıyordu. Her zaman üzerimizde çok farklı bir duygu yoğunluğuna neden olan bu anlatımlar, içimizdeki sevgiyi daha da büyütmüştü. Hemen her yaz Meteor Çukuru’nun yerli ve yabancı çok sayıda ziyaretçisi olur. Ziyaretçilere, köyümüzün büyüklerinin anlattıklarını bizler sonradan hep anlatır, tartışırdık. Onlar da aktardıklarını, büyüklerinden öğrendiklerini anlatıyorlardı. Daha doğrusu, bizzat o dönem yaşayanların anlattıklarını anlatıyorlardı. 1914 yılındaki Rus işgalinden 1 yıl önce, 1913 yılının 9. veya 10. ayında sabaha karşı günün ağarmasına yakın saatlerde şiddetli bir gök gürültüsünden sonra büyük bir toz bulutu yükseldiği görülüyor. Hatta çukurun olduğu yer çoğu kayalık olduğu için zaman zaman gürültüler duyulmakta ve köylülerin bunu hayra yorma durumları olmuştur. Göktaşı mı düşmüş, yoksa gürültülerden sonra mı öyle çukur haline geldiği hala tartışılmaktadır. Ama daha baskın gelen fikir, göktaşının düştüğüdür. Göktaşının düşme anında bölge koyun yatağı (Şevin) olarak kullanılıyordu. Bundan dolayı düşme anında köylülerin 12 adet koyunu da göktaşı ile birlikte oluşan çukura gömülmüştür.
Göktaşının düşmesinden sonra büyük gürültüyü duyan ve toz bulutunu gören tanıklar olmuştur. Çukurdaki çökme üç gün sürmüştür. Bu olaydan sonra, göktaşı çukuru yakınındaki Gülveren köyünün alt tarafında bulunan büyük su kaynağının 7 gün boyunca bulanık bir halde aktığı görülmüştür. Yine çukura 5 kilometre uzaklıktaki İran sınırları içindeki Harman ve Tazekent köyleri sularının da bir süre bulanık aktığı haberi alınmıştır. Bu olaydan dolayı telaşlanan Gülveren köylüleri bir süre evlerine girmeyerek, yörede ‘kon’ denen kıl çadırlarda kalmışlardır. Büyük bir şaşkınlıkla bu olaylar yaşanmış ve çukurun ne olduğu yıllarca bilinmemiştir.
Toprağa gömülü göktaşının üzeri toprak tabakası ile örtülüdür. Düştüğünde, kor halinde olan dev göktaşı, heybetli Ağrı Dağı’nın yanı başında dağ eteğinin sertliğini hiçe sayarak kayaları keskin bir bıçak gibi eritip parçalayarak, böylece toprağa gömülmüştür. Taşın kor halde düşerken yaydığı ışık ve ısı, yöre insanında büyük bir etki bırakmış olmalı. Yöremizde insani ilişkilerden kaynaklanan olumsuz olaylarda sıkça, “Başımıza taş yağacak”, “Başına taş yağsın” gibi sözlerin kullanılmasının göktaşı ile ilgili olduğu söylenebilinir.
Meteor çukurunun içinde 1980’lere kadar akar halde su bulunduğu gözlenmiştir. Meteor çukurunun yan yüzeyleri sağlam kayalardan oluştuğundan çökme tehlikesi bulunmamaktadır. İlk 5 metresinde toprak örtüsü bulunuyor. Geri kalan kısım değişik katmanlı sert kayalardan oluşmuştur. Çukurun derinliği boyunca kayalıklar bulunmaktadır. Zaten bölge Ağrı Dağı platosu içindedir.
1975-76 yılında çukurda yapılan incelemelerde göktaşına ulaşılmaya çalışılmış. Ancak çukur zemininde bulunan akar haldeki sudan dolayı sonuca ulaşılamamış ve çalışmalar durdurulmuştur. 1990’lı yıllarda eskisi gibi içindeki su kalmamıştır. Köylülerin anlatımlarına göre bazı dilekler için çukura atılan taşların sesi 1-2 dakika sonra geliyormuş. Daha sonraları çukur toprak, taş vs. ile dolmuştur. Dolayısıyla derinliği o kadar olmadığı ortada. Buna rağmen yine aynı tarihlerde köyde ikamet eden, daha çok hırçınlıkları ile tanınan Yusuf Gültekin, halatlarla aşağıya kadar inmiş, fakat hava yetersizliğinden dolayı hemen yukarıya çıkmıştır.
Meteor Çukuru’nun bulunduğu alanda, ilçedeki özel idare tarafından bir tesis inşa edilmiş. Bu tesis, 1990’lı yılların başında köylülerden İsmail Gültekin tarafından bir süre çalıştırılmıştır. Daha sonra askerlerin müdahalesinden dolayı o tesis işlemez duruma gelmiş. Orada bulunan asker aramaları neticesinde tesis çalışması yarıda bırakıldığı gibi, çatısı da uçmuş ve yıkık bir harebe haline gelmiştir. Başta da belirttiğimiz gibi muazzam bir doğa güzelliği bulunan bu yere çok acilen el atılması gerekir. Ayrıca buranın daha iyi tanıtılması için gerekli işlemler hemen yapılmalı. En başta aşılması gereken nokta da, yeri geldiğinde ilçemizin turistik ve tarihi yerlerini sayan yetkililerin bu mevcut duruma ilgisiz kalması. Sanki Meteor Çukuru’nun hiçbir problemi yok gibi yaklaşımı aşmak gerekir. Yeryüzünde nadiren rastlanan bir doğa harikasına bu kadar ilgisiz kalmamalıyız.
YENİ ÖZGÜR POLİTİKA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder