2 Haziran 2019 Pazar

Bir Teyp Aldık KÜRTLERİ KAYDETTİK

Aşağıdaki yazı 20 Nisan 2010 politikars.com sitesinde yayınlamıştır.

Klam ve ağıtlara piyanosuyla yeniden ruh veren, onları notalaştıran, arşivleyen ve kitaplaştıran Kürt müziğinin kraliçesi Cemila Casimê Celîl… Şimdi o 70 yaşında, 6 yaşından beri Kürt müziğiyle içiçe. Müzik onun için bir yaşam biçimi…
Kürt müziğinin kalıcılaşmasında eşsiz bir emek sarf eden Cemila Casimê Celîl ‘öleceğim güne kadar yapacağım işler var’ diyor.
‘Kürt köyleri, kadınlar, erkekler, dengbejler benim için birer okul gibiydi. Bir teyp aldık ve Kürtleri kaydettik’ diyen Celîl, hayranlık uyandıracak bir tempo ile hala çalışıyor.

‘Kilamên Cimeta Kurda’, ‘Goraniyê Milliyekanî Kurdî Hewlêr’ gibi 15’ten fazla eseri bulunan Celîl şimdi ‘Stiran û Awazên Kurdî’ kitabını tamamlandı. Bu kitapta ilk kez bazı dengbejlerin fotoğrafları da yer alıyor.

‘Kürtler devletsiz kalmış. Ama güçlü bir kültürel birikim yaratmışlar’ diyen Celîl’in en büyük arzusu Kürt dilinin yaygınlaşması… Yeni Kürt kuşakları da Kürt kültürüne ilgisiz olmakla eleştiren Celîl ile Erivan’da konuştuk.

BABAM FİQ ÇALARDI

1940 yılında dünyaya geldim. Annemle babam aynı köyden gelmişler her ikisi de Kızılxun köyündendiler. Bana göre ‘yetimlik’ dilini kendini ve halkını unutmaktır. Ama onlar iyi yürekli insanlardı. Kürdistan’dan geldikleri yerleri unutmuyorlardı. Örneğin ninem hep Bezert köyünden (Kars) söz ederdi, akrabalarımızı ve komşuları hiç unutmazlardı. Çünkü ülkelerini yüreklerinde taşıyorlardı.

Babam 20 yaşında okulu bitirdikten sonra Ermenistan matbaasının Kürtçe bölümü redaktörlüğünü üstlenmişti. Annemde Kürtçe bölümü okumuştu. Babam entelektüel çalışmalarına başladığı zaman biz daha küçüktük. Evimiz sürekli kalabalıktı ve gelenlerin hepsi Kürt idi. Büyük bir Kürt ailesi gibi... Bu yaşamımız, çalışmalarımız ve düşüncelerimiz üzerinde önemli bir etki bıraktı. Zaten bu konuda babamın eşsiz bir yaklaşımı vardı. Ne yapmak istiyorsanız yapın ama ‘Kürt olduğunuzu unutmadan yapın’ diyordu. Bu yüzdende Ordixan edebiyatçı oldu, Celil’de Kürt tarihçisi oldu.

Çocukluğumu hep Kürtçe müzikle geçirdim. Bazen evimize gelenler söyler bazen teypten çalınırdı ama hep vardı. Babam evde ‘Fik’ çalardı ‘Fik’ çalmayı ülkede öğrenmişti. Babam bir milliyetçi değildi, ama Kürt kültürüne hayrandı.

İLK KİTABI 21 YAŞIMDA ÇIKARDIM

6–7 yaşında okula başladım ve daha ikinci sınıftayken aynı zamanda Aleksandır Sipîtzaryan müzik okuluna gittim. Yani iki okulu birlikte okuyordum. Daha sonra 11 sınıfı bitirdim. Bu arada da müzik eğitimimi Romanos Melikyan bölümün de sürdürdüm.

Daha çok genç bir öğrenciyken (1956) babam beni radyoya götürür ve orda Kürtçe klamları piyano ile çalardım. Bunların bazıları radyo arşivinde var, halen korunuyor. Yani 16 yaşındayken bunları piyano ile çalıyordum zaten.

Babam sürekli olarak Kürt anonim şarkılarını notalayıp yazıya geçmesi gerektiğinden bahsederdi. Bu konuda çok ısrarlıydı, ona göre Kürt müziğinin notaya çevrilmesi korunması açısından hayati önemdeydi. Çünkü Kürtlerin ulusal bir arşivleri yoktu. Bunların korunması daha sonra tarihsel şifrelerinin okunması açısından da önemliydi. Bunları daha 1952’de söylüyordu.

Bu yüzdende bu çalışmaya daha 1964 başladım. Sanırım o zaman 23–24 yaşlarındaydım 75 Kürtçe anonim şarkıyı notaya dökerek “Klamên fokloro Kurdî” başlığı ile kitaplaştırdım. İlk kitabım o dönemler için büyük bir olay yarattı. Çünkü kimse o yaşlarda kitap yazmazdı. Sovyetlerde herkesin kitap yazmasına ve yayınlamasına izin vermezdi, şimdiki gibi özgürlükler yoktu.

BİR TEYP ALDIK KÜRTLERİ KAYDETTİK

Babam Celil için bir fotoğraf makinesi ve büyük bir teyp aldı. Bize “köylere gideceksin orada birçok söylence, tarih, büyük adamların sözleri, kadınların ağıtları, ülkeden kendi topraklarından göç etmiş halen yaşayan büyük insanların yaşam hikâyelerini kaydedip getirin arşivde kalsın” dedi. ‘Kitap yayınlayın’ demiyordu ‘toplayın’ diyordu. Onun söylediklerinden yapılması gerektiğini anlıyorduk.

Bende Celil ile gidip Kürt müziklerini kaydediyordum. Babam uzağı gören biriydi. Şimdi olanları gördükçe o gün babamın söylediklerinin ne anlama geldiğini daha iyi anlıyorum.

Şimdi kamera bilgisayar ve teknoloji gelişti, ama Kürt dili kullanılmadığı için kendilerine özgü müzik ve kültürel birikimleri ve temel kimliklerinden uzaklaşma yaşanıyor.

Ordixan geldiğinde Celile birlikte çalışmaya gidiyordu, ama klam ve stranları hazırlama ve yayınlama çalışmalarımda her ikisi de yardımcı oluyordu. Şerit üzerinde söylenmiş klamları ben notaya çeviriyordum. Bana ‘sen notaları yap ve teksti hazırla geri kalan işlerde biz yardımcı oluruz’ diyorlardı. Eğer onlar olmasaydı evlendikten ve çoluk çocuk sahibi olduktan sonra bu çalışmaları yürütmek benim için zor olacaktı.

Daha sonra Stoyê Cindî ile evlendim, kendisi bir profesördü ve herkes tarafından sevilen biriydi. Bu çalışmanın daha da gelişmesi için kendisinden çok destek aldım. Masiste oturduğumuzda geniş bir çevreye sahiptik. Yakınlarda klamları bilen kimi görse hemen “Cemile teybi getir kaydetmeye başla” diyordu.

Daha sonra Tiflis’e gittim geleneksel elbiseler içindeki bu kadınların zihinleri ve yürekleri okyanus gibiydi ve birer canlı arşivdiler. Evlerinde söyledikleri klamları kaydettiğimde çok seviniyorlar. Büyük toplulukların bir araya geldikleri anlarda, Kürtçe klam söylüyorlar konuşup sohbet ediyorlardı. Ben bunları kaydederken Ordixan ile Celil’de diğer hikâye, anı, atasözlerini yazıyorlardı. Artık Kürt köyleri bizim için birer okul ve araştırma merkezleri olmuştu.

SIRLARI MÜZİKLERİNDE SAKLI HALK

Çok fazla klam ve söylenceleri kaydettim. Ama o kadar zengin bir sözlü kültür var ki bunların sadece bir kısmını yazıya ve notaya çevirebiliyorsunuz. Ayrıca senin Kürtçe klamları zılgıtlarıyla Kürtçe ahengiyle ve bütün güzelliğiyle koruyarak notalara çevirmek zorundasın.

Bugüne kadar topladığımız materyaller birkaç bini geçer, ancak bunlardan yaklaşık 1000’e yakınını 10 kitapta biraraya getirdim.

Ayrıca Ordixan ile birlikte 2002’de Güney Kürdistan’da çalışmalar yaptık, özellikle Hewremanların yaşadıkları bölgelerde çalıştık. Dil bilmiyorduk ve zor zorlanma oldu. Kayıtlar ve seçmeler için günlerce çalıştık. Geri döndüğümde bunun notaya dönüştürülmesi için 1 yıldan fazla bir çalışma yürüttüm ve bunları bir kitapta toparladım.

Müzikten biraz anlayan, ister müzisyen ister dinleyici olsun bir parçanın hangi halka ait olduğunu anlayabilir. Bir parçanın tonlaması, sözcükleri ve şivesi o halkın toplumsal şifrelerini taşır. Kürt müziğinin kendine özgü yönleri var. Diğerleri Kürtçe klam söylemek isteseler bile bunu tam başaramıyorlar. Daha çok tonlama, ritim ve söz, onun hangi halka ait olduğunu ortaya koyuyor. Kürt folklorik müziğinin beste ve ezgisi zengindir. Bize komşu olan birçok ülke, zorla talanla ve gizli düşmanlıklarıyla müziğimizi kendilerine mal etmeye çalıştılar ve halen bunu sürdürenler var. Çünkü günümüzde halk müziği ve folklorik müzikler merak edilmekte. Şimdi bütün dünya folklorik ve sözlü birikimleri merak ediyor. Çünkü bunlar giderek azalıyor. Kürtler devletsiz kalmış. Ama güçlü bir kültürel birikim yaratmışlar. O kadar ilginç yanları var ki örneğin oldukça dramatik içerikli bir parçayı çok farklı bir havada söyleyebilmiş. Yaslarda bu kadar müzik kullanan başka bir halk yoktur. En büyük kültürel ve yaşamsal sırlarını müzikle korumak istemiştir.

KÜRT MÜZİĞİNİN ORJİNALİTESİ KORUNMALI

Şimdi Kürtlerin birçok televizyon kanalı var. Buna çok seviniyorum. Sürekli yeni Kürtçe parçalar çalınıyor. Yeni filizlenen çiçekler gibi mutluluk verici. Ama çağımız müziğinde, müziğin estetiğinden çok, görüntünün, estetiğin öne çıkarılması var. Bu bazen müziği ikinci plana düşürüyor. Ayrıca kitleler arasındaki etkileşim yer yer müziğin orijinalitesine zarar veriyor. Ezgilerin özgünlüğünü koruyamadığında güçlü bir söylem ve müzik ortaya çıkmıyor. Orijinalite diğer şeyler gibi müzik içinde çok önemli. Bu bozulduğunda bir parçanın dayanıklılığı da kalmıyor. Kısa süreli tüketimlere dönüşüyor.

KADINLAR DAHA ÇOK AŞK ŞARKILARI SÖYLEMİŞ

Köylere gittiğimizde kadınlar erkeklerin yanında klam söylemeye utanırlardı. Kadınlar daha çok stran biliyor ve daha çok şarkıyı yüreklerinde saklayıp koruyabilmişler ve gördükleriyle yorumlamışlar. Ama Erkeklerin söyledikleri daha çok yayınlanmış. Yani kadınların daha çok gizlenmiş. Utangaçlık, sevginin gizlenmesi gibidir. Her zaman erkeklerin söyledikleri aşk parçaları görülmüş ama kadınların ürettikleri daha çok. Şimdi söylüyorlar gelişme var. Ama daha önce ayıptı. Kadınlar daha çok doğa, aşk, sevgi toplumsal parçalar söylemişler.

YENİ ERİVAN ÜLKEMİZDİR

Erivan her zaman Kürtler için çekim merkezi olmuştur. Ancak sınırlandırmalar var, örneğin Erivan radyosunun yayını bir buçuk saati şimdi yarım saat oldu. Burası ayrıcı Kürt müziği için bir akademi gibiydi ama şimdi nerdeyse kapandı. Riya Teze iki kişiyle ayakta durmaya çalışıyor yada ömrünü uzatmaya çalışıyorlar. Bunların tümü devlete bağlı değil Ermenistan’daki Kürtlerin, yeni nesillerin ilgisizliği var.

Ama karamsar değilim şimdi çok daha büyük şeyler Kürdistan’da gerçekleşiyor. Artık her şeyi ülkeye mal etmeliyiz. O oraya mal edilmiş müzik ve diğer tüm değerler kalıcılaşacaktır

Yaralı olan yüreğimiz ancak Kürdistan iyileştirebilir. Biz Kürtler kendimizi iyileştirmeliyiz. Bizden başka hiçbir halk bizi iyileştiremez. Bu yüzden birbirimizi anlamalıyız ve sorunlarımızı makul yöntemlerle çözmeliyiz. Yani yeni Erivan ülkemizdir.

SON NEFESİME KADAR YAZACAĞIM

70 yaşında olduğumu söylüyorlar, bunu duyuyorum. Ama ben kendimi 70 yaşında hissetmiyorum. Halen bir genç gibi yapmam gerekenler var. Halen bir genç gibi müzik dinlemek ve üzerinde çalışmak istiyorum. Ölmeden biraz daha çalışma yapmak istiyorum.

Bana göre insan son saatine kadar bu kutsal çalışmayı sürdürmeli. Hele hele bu halk için çalışmak kutsaldır. Çünkü bir gün gelecek ve diyecekler ki bu parça kaybolmak üzereydi iyi ki bu parça notaya çevrildi. Bunu hayal ediyorum ve moral alıyorum.

Zinê en küçüğümüzdü. Belki onun içindir hepimiz için kutsal bir insan gibi gelirdi. Rusya Maksim Gorki edebiyat bölümünü okudu. “Hikayetên cıvata mayin” kitabını Kürtçeye çevirdi. Ordixan’ın “Zar Gotin” kitabında önemli bir emeği var. Bazı Kürtçe kitapları Rusçaya çevirdi. Yine üzerinde çalıştığı kitaplar var. Şimdi Komitas konservatuarda çalışıyor. Kendi evinde de tercüme çalışmalarına devam ediyor.

En son söylemek istediğim. Varlığımıza Kürtlüğümüze sahip çıkmalıyız. Bir gün gelirde insanlara yeniden hangi halktan olmak istedikleri sorulsa ben yine” Kürt olmak istiyorum” derim. Kürtlerin değerlerine sahip çıkmasını isterim, bu kadar…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder