“ARARAT" "AGIRİ" Ağrı İsyanı Destanı
sevgili dostlarim !
Aşağıdaki destanın tümü Ağrı isyanlarına gerçekten olan olayları anlatıyor, olaylar tamamıyla gerçektir, yaşanmıştır.
Cemşid Mar isyanlari sadece bir ozan olarak degil ayni zamanda bir sosyolog ve tarihci gözüyle de isleyen cagdas bir kürt ozanidir.
Ağri isyani ile ilgili hic bir sey okuyamamis bir insan bile bu destanda isyani bütün hatlari ile kavrayabilir,tarih ve insanlik önünde Zilan katliami gibi bir soykirimla sonuclanan bu isyani daha iyi anlayabilir.
gecelim destanimiza:
"Agir dirêjand ser seran
Ronahî dirêjand her deran
Erd dihejand car caran
Hilbe Agirî hilbe Agirî"
ARARAT
Büyük Ararat
Küçük Ararat
Yanmaya hazır sönmüş volkan
Kutlu Kürdistanın çatal yüreği
Dumandır kardır doruğu
Döşü çimendir
Düşü özgürdür
İçindeki ateşin dolaştığı şahdamar
Ağzında kül ve kömür
Alnında saç buluttan
Yamacında ağaçlar
Ardıç ve huş
Kanlı kurt
Kınalı kuzu
Ve püskürük kayalar
Parçalanıp yardan yuvarlanan
Korkunç ve uzun uğultular
Homurdanan ejderha
Şahlanan şahmeran
Deli yel
Çoşkun sel
Kara boran
Yelesi alev
Pençesi asi
Kükreyen aslan
Yanan ocağı isyanın
Külü mahşer
Közü cehennem
Kıvılcımı tufan
Büyük Ararat
Küçük ararat
Ortasında Serdarbulak bel verir
Serdarbulakta Yakup suları
Kırkgözeden el verir
Akar duru ve serin
Bir büyük söylence okur
Urartu yazıtlarında
Ve taç olur Hitit güneşi dağıma
Aras
Kars
Ve Bitlis selam durur
Lacivert bir gül gibi açar Van
Arkasından
Duyulur Zerdüştün sesi
Gelir Hürmüz
Gider ahriman
ŞEYH SAİT GAZİLERİ
Piranda doğan güneş
Bir anda batmamıştır
Gözleri yıldız gibi umut
Sakalları yağmur yüklü bulut
Şehit Şeyhimin çeteleri
Tutmuşlar öteleri
Mor kayalarda manevisli ışıltılar
Gizemli yansımaları ateşin
Suyun büyüleyen şavkı
Kartal ve şahin yuvaları birde
Kanlı kancık kurda
Hesap sormanın günüdür gün
Ararat denilen dağın
Başı dumanlı duvak
Eteği binbir çiçekli düğün
İhtilal gibidir mayısta ilkyaz
Toprak / tohum / tomurcuk
Seheryeli
Bahar yeli
Özge can
Damarda ateşlenen kan
Tutuşturur gönül bayrağını
Artık yaşamın kendisidir dalgalanan
Gül
Çiğdem
Ve çimen
Gökkuşağı
Yer kuşağı
Asur tanrısının elinde buğday başağı
Üzüm salkımı
Bereketlı kılar ülkemi
Halkımı güçlendirir
İnandırır utkuya / umuda / aşka
Bu mevsimde kavga gündür
Çotele / arşik / cibir
Faso ve miri İsmail
Dağlarının bağrında
Kurtuluşun özgürlüğün uğrunda
Şeyh Sait gazileri
Ado / Yado / Haco
Ve Seyithan
Ve Alican
Yaralı aslan
Alıcı kuş dövüşmekte
Burası Biçar yöresi:
Orman sık
Vadi derin
Uçurum uzundur
Murat suyunun türküsü hazindir
Dolanır akar
Bulanır akar
Sömürgeci aman bilmez / acımaz
Orman yakar
Harman yakar
Bala demez
Ulu demez
Alır can
İşte Zengezur
Mürtezan
Ve botan
Biraz barut
Biraz duman
Biraz kan
DORUKTAKİ BAYRAĞIMIZ
Bro Hesikê Têllî nin otağı
Ararat’ın eteği
Aşiret celali
Kendini bildi bileli
Osmanlıyı dost bilmiş
Süngü tene / sürgün cana değende
Aklı başına gelmiş
Sarılmış al atına
Araratın yüce katına
Çıkıp kavgaya kuşanmış
Yanında kardeş / oğul ve yeğenler
Musa Berki’nin destesi
Hesse sorî aşireti / Mihoyê Bekır
Ve Keskoilerden birkaç peşmerge
Yıl bindokuzyüz yirmialtı
Gecelerden bir gece
Çevrede asker çadırları
Işıklar yanık
Su uykudadır / düşman uyanık
Yeni ağarmakta tan
Gizlice çevrimişiz arkadan
Top / tüfek ve mitralyöz sesleri
Kurşun yağıyor başımıza
Düşman çıkar çıkmaz karşımıza
Yekindik birden
Atıldık ileri
Bir avuç yiğitle girdik cenge
Vuruşa vuruşaal-kızıl renge
Boyandık
Dayandık üstüne düşmanın
Kimini tutsak aldık
Kimini kaçırdık
Toplarını tüfeklerini ele geçirdik
Kazandık utkuyu
Yer şahit
Gök şahit
Bro’nun kardeşi Ahmet
Ve Mıho Bekırın kardeşi şehit
Ve Bor yaralı
Düşleri ak
Araratın doruğunda dalgalanırken bayrak
Gölgesine gelen gelene
Şemskî aşireti reisi Temûrê Şemski
Ve kardeşi Çerxo Tuzlucadan
Sakan aşireti reisi Şeyh Abdulkadir
Ve yeğeni Salih
Sürgün edildikleri izmirden
Aramıza geldiler
Saflarını aldılar
Kutlu toprağında yurdun
Dönüp yüzümüzü Ararata
Hep birlikte secde ettik kabesine Kürdün
Öptük ışığın ilk değdiği yeri…
ARARAT ASLANI
Su şorladı
Bereketlendi toprak
Yıldız daha parladı
Belikli İhsan Nuri
Çıkıyor Ararata
İhsan Nuri Paşa
Araratın aslanı
İli Bitlis / aşireti Cibran
Hiç unutmamış aslını
Bindokuzyüz ondokuz yılında
Mustafa kemalin yolunda
Ferit paşaya karşı koyan
Sonra türk-iran sınırında komutan
Verilen söz gereği Kürdistan
Tanınmayınca yeni devlet tarafından
Cibranlı Halit önderliğinde
“Kürdistan Özgürlük Komitesi” kurulmuş
Diksin diye başkaldırının bayrağını burca
İhsan Nuriye buyruk verilmiş
Ve Beytüşebepda Paşa İhsan
Yılan dili hançeri çekmiş kınından
Çevirmiş namluyu namerde
Ve dağlarda ateşler yanmış
Çıngılar çakmış gözlerine çetelerin
Barut kokusu
Ve duman
Yenilmişiz…
Yas kaplamış ulusu
Gölgelenmiş su
Batmış güneş
Akmış kan
Derken yıllar geçmiş aradan
Paşa İhsan
Araratta boy vermiş
Yeni düzem kurmuş
Buyruğunda peşmerge desleri
Destelerin başında ustaları
Cesaretin ve cengin
Kararlı
Kahraman
Atılgan
Onların sesiyle yankılanıyor şimdi
Muş / Malazgirt / Bulanık / Van
Zilan / Hınıs / kulp / Kağızman
Ve bütün Kürdistan.
KUTLU DAĞ
Yıl bindokuzyüz yirmiyedi
Eylülün on üçü
Araratın kuzeyinde
Sökün etti türk tümeni
Yüce tepeleri tutup
Serdarbulakta otağ kurdu
Başladı saldırıya
Peşmergeer
Kadın ve çocukları
Sınır ötesine Sakan aşiretine saldılar
Sırtlarını irana çevirip
Düşmana karşı mevzi aldılar
Bir kısmıda dolanıp
Arkadan vurdu onları
Ve sakan aşiretinin iran kesiminde
Kardeş Kürtler yardıma geldiler
Dostların soluğuyla
Sesimiz büyüdü
Ve Türkler çekilmekte geriye
Çekilene destek için kuzey tepelerinden
Büyük bir saldırı üzerimize
Savaş hızlı
Ve yoğun
zordayız
Tam bu sırada
Ararat denilen kutlu dağın
Doruğunda mor duman
Sarı şimşek
Karabulut
Arkasından yağan yağmur
Çöken sis
Bizim için doğan umut
Bulanık havayı sever kurt
Yeniden yekinmiştir Kürt
Yedicanlım şahmeranım
Alev dillim
Elbet senin bu güzel yurt
Yabancının toprağında işi ne
Düş peşine
Vur alnından
Ve düşman
Karşımıza çıktığına pişman
Basmışız yirmidokuzuncu alayı
Yarbay Tevfik
Yüzbaşı Nuri
Ve nice Eri
Tutsak almışız
Erdem gösterip geri salmışız
Sahibi olmuşuz
Yığın yığın ganimetin
Şenlik bizim
Şan bizim
Elde tüfek / dilde marş
Uğruna ölümlere gittiğimiz
Kızıl ufkunda kanlı güneşler gibi battığımız
Vatan bizim…
SESE ZİNCİR VURULMAZ
Sese zincir vurulmaz
Sesim yelde
Selde suda
Smekte / simsekte sesim
Suyulan benim simdi
Sört bir yana dalga dalga
Sayılan benim şimdi
Yüreğimde ülke aşki
Gönlümde büyük bir cosku
Bu duyguyla tastı bendim
nice acılar yendim
Olup bir akca güvercin
Zeytinin dalına kondum
Sürdüm barışın izini
Savaşın yollarında
Karşı koydum atese kılıca
Gözümü budaktan sakınmadım
Uyuyana / su icene dokunmadim
Özgürlükçü
Esitci
Ve kızıldım
Tarihin şanlı sayfalarına
Kanla yazıldım
Agrılardan acılardan
Sızılarak süzüldüm
Selahaddinle gazi
Alibat la sehit
Zagrosta guti
Babilde kassit
Hama-humusta karmat
Cibalde hürremit
Olan bendim
Cudide zikurrat
Adaklar adfadim ona
Sunaklar sundum
Yezidi /isevi /islam
Ve insan olarak
Seherde güneşe döndüm
Yikadim alnimi ve gönlümü
Sonra ırmağa indim
Kestim bıçakla suyu
Erken doğsun diye cocuk
Patlasın diye tomurcuk
Böldüm güzelim uykuyu
Özgürlüğe dilek tuttum
Nice demir bilek tuttum
Büktüm çoğunu
Bürüdüm zagros dağını
Medyayı / mezopotamyayı
Kapladım bir uçtan bir uca
Ninovayi yaktım
Yıktım asma bahçelerini babilin
Kanımı kanlara kattım
Kattım canlara canımı
Yeni uygarlıklar kurdum
Mittaniyim
Mervaniyim kürdüm
Kurtulsun diye yurdum
Yeniden yazıyorum tarihi
KAHIRLI KERVAN
Beş ekim bindokuzyüz yirmiyedi
Tüm ulusal örgütlerce
Hoybun kurulmuştur
Kürt-ermeni dostlugu örülmüştür
Olağan üstü askeri komutanlik
İhsan Nuriye verilmiştir
Ve Heské Tellinin Ağri valisi
Temûrê´şemkininse jandarma komutanı olması
Olmasi uygun görülmüştür
Ve damlaya damlaya göl
Ulana ulana sel
Uzaya uzaya dal büyümekte
Sarılmakta yara
Yeniden kuruluyor yıkılan köyler
Ve sıra sıra
Dağımıza ulaşıyor
Ferzende / Kazim / Halis
Ve Tacettin beyler
Ve Heyderanlı Ado
Fedai önderi Hacı Bero
Seyit Abdulvahap
Ve amcasının oğlu Seyit Berzenci
Velhasıl çocuğu
Kadını
Genci
Ararata doğru yürümekte
Yamaçları
Vadileri
Tepeleri bürümekte
Patikalarda dizilmiş karınca katarları
Bir çileli
Bir beleli
Kahirli kervani
Duval / çul / cadır / keçe / kilim
Çikrik / çömlek / çubuk
Çingirak ve can
Tökezleye tökezleye taşıyor yükünü hayvan
İnsan direniyor hınçla / inançla
Ve kadın / belinde besik
Besikte bebe
Elinde kirman
Ve kırk belikli kız
Percemi asi/ pürçeği savruk
Başında boncuklu kofi/al dolak
Akik taşlı gümüş gerdanlik boynunda
Koynunda bir çift kumru
Sevda koynunda
Özü narin
Sözü şirin
Gözleri ceylan
Ve yahşi yağız peşmerge
Ayagında yemeni / başında poşu
Sırtınnda cepken
Tırpan gagalı kuşu alıcı
Rüzgar ayakli
Alev yeleli
At küheylan
Ve bir çocuk
Yaralı tırnağı taşa değmiş
Acılı günlere doğmuş
Çığlığı isyan
ONUR, EKMEK VE AŞK UĞRUNA
Atı evcil kılanım
Tekerleği bulanim
Gelenim eski cağlardan
Suları aşırıp dağlardan
Düze deviren
Toprağı / tunvu işleyip
Çarki ceviren
Özgürlüğü düşleyip
Onur / ekmek / aşk uğruna
Dövüşerek ölenim
Düşmanın yolları
Telefon-telgraf telleri
Kesilmekte
Basılmakta üsleri
Sesleri kısılmakta
Haykırırken bizimkiler
Adimizi / andimizi
İşte Ferzende bey
Hasankalede tüfek catmış
İste Elo Beso
Palandökende mevzi tutmuŞ
İşte Halis bey
Düşmanı birbirine katmış
Tutsak almış üc yüz eri
Ve Ado süphan
Tello ve yoldas Çavres Mus
Ve Haverki aşiret reisi Haco
Şırnak / Midyat ve Mardinde
Ülkesinin / ulusunun derdinde
Dağdan -dağa mekik dokumakta
Şakımakta özgürlüğü
Kendi kökü üzerinde yürüyen
Ağacın dallarında
O ağaç benim işte
Her mevsimde Çiçek açan
Tohum veren / dal süren
Gönenir gölgesinde insan
Rüzgar saklı yapragımla donanır
Büyür toprağımla
Büyük okyanus gibi
Mehmet Ali Yunus gibi
Arziye ve Karmelik dağlarında
Yeniden iskina vurur
Çekicini Ali Resul
Eruhta düşmana
Ve Van gölü
Mor dalgasıyla deli
Öfkeli ateşli buharıyla Tendürek
Aararat çığlığıyla kızgın
Dostta derleniş
Düşmanda bozgun
Güneşin kutlu oğlu
Yakar ateşi birazdan
Başlar sinsine
Pervane döner
KANLI DÜĞÜN
" Tecil kanunú" na kanıp
Teslim olmamamışız
Oyuna gelmemişiz
Kavga sürüyor
Bizimle görüşmekte görüyor
Sömürgeci devlet çözümü
Bu amaçla
Yirmi kişilik güçle
Şeyh köprüsündeyiz
Karşı kurulda
İki milletvekili
Ağrı tümen komutanı
Ve ötekiler
Diyorki sömürgen:
-Gül bize
Diken size
Neylersiniz özgürlüğü
Özgürlük erken size
-Diyorki sözcümüz
Gül icindir katlanmamız dikene
Rüzgar ve suyuz biz
Özgürlük harcımızdır
Eşittlik ve kardeşlik
İnsanlik borcumuzdur
İşte biz buyuz
-Diyorki sömürgen:
Ak bize / kara size
Uslu durun / boyun kırın
Acariz bağrınızdan
Onulmaz yara size
Tanrı bizi egemen
Ve efendi kılmıştır
-Diyorki sözcümüz:
-Karayı çözdük/ bağladık alı
Boyunduruk boynumuza yaraşmaz
Yolumuz özgürlük yolu
Bu uğurda bağrımızda açılan
Namusun / onurun gülü
Artık şimşek bekliyor
Kul düzeni kalkıyor
Ne tanrı kalır/ ne hükmü
diyorki sömürgen.
Biz çobanız /siz sürü
Dökün teri / çekin çileyi
Bütün çabanız
Bizim için olmalı
Diyorki sözcümüz:
-Artik ulusum /kendisi için var
Ameği kendisine yar
Çatladı gök yarıldı yer
Koptu kıyamet
Mahşer günüdür gün
Bu kanlı düğün
Özgürlüğün
Gelini içindir
Ve düşman
Dizgini kırdı geriye
Geldigi gibi eskin değil
Şaşkın gitti
İradı gözden
İNANÇ YÜREKTE: SEVDA ŞERRİMİZDEDİR
Aralandı kapısı kafesin
Dağlardan gelen sesin
Çekimine kapıldı kuş
Süzülüp uçtu
kanatlari çicek actı
Esridi mavide
Bir büyük sevide
Eridi gökçe
At çözdü koşumunu
Hamudunu çıkardı
Kırdı gemini
İçti suyunu
Yedi yemini
Sonsuz güzel ovada
Soludu özgür havada
Kişneyip şaha kalktı
dalgalandı yeleleri
perçemi savruldu
Köpüklü bir cağlayandır artık at
Şanli bir utkudur anıtıdır Ararat
Kat-kat
Artmakta gücümüz
Ağabeyi yollanınca sürgüne
Eyüp Ağa sığınmıştır Korxana
Ve burda püskürtmüştür düşmanı
Böylece dağımızın kuzey yanı
Egemenliğinde Peşmergenin
Öte yandan
Iğdır bölgesinden
Eléye bekır
Ve kelturi asiret reisi Ömeré Besé
Ve bir süre önce irandan gelip
Araratın doğusuna yerleşen
Şimdide bizimle birleşen
Kızılbaşoğlu asiret reisi´Abdullah Halef
Ve yine Zilan ileri gelenlerinden
Enveré Mizraq aramızdadır
Aramizdadir izmir zindanindan kacan Şemseddin
Çıkıp Suriyeden
Ölümlü / zulümlü geçitlerden geçen
Memo ve Nadir kardeşler aramızdadır
İnanç yürekte
Sevda serimizdedir
Bayrak dorukta
Emek terimizdedir
Ne mutlu insan olana
Çağrımıza gelene
Ardeşir Muradyana
Nami diğer bey Zilana
Ve yoldaşalrına onun
Ve akan kanın
Düşen canın
Sestanı yazılıyor "Agirî" gazetesinde
Kalemiyle İhsan Nurinin
Kürt erinin Kurşunuyla
c � p < �/� ��� an>
-Artik ulusum /kendisi için var
Ameği kendisine yar
Çatladı gök yarıldı yer
Koptu kıyamet
Mahşer günüdür gün
Bu kanlı düğün
Özgürlüğün
Gelini içindir
Ve düşman
Dizgini kırdı geriye
Geldigi gibi eskin değil
Şaşkın gitti
İradı gözden
KÜRDÜM
Kürdüm
Toprağın karnını yardım
Kırmızı kiremit / kırmızı tuğla / kil tablet
Birini öptüm
birini alnima koydum
El bastım birine
Güvenerek yarına
Düşümü hayra yordum
Samanı balcığa kardım
Kuytu kulübeler kurdum
Ve gönül gergefimdeki nakşı vurdum
Cudinin bağrındaki kayalara
Atlılara su sundum
Yol açtım yayalara
Ve dört ulutaş diktim doruğuna
Asi başım gibi mağrur
Birbirine bakar durur
Güney- kuzey adına
Tarihimin yadina
Üstüne künyemi yazdım
Yazdım andımı
Mukri toprağında zerdüstle doğdum
Fanak kalesinde göklere ağdım
Siz kentinde anitlarim / yapıtlarim var
Otuz tepeyle cevrili
Yüz pinarli güzel sisar
Derin düşlerimin büyülü yurdu
Dağlarının ardı
Günesimin battığı
Umudumun doğduğu yer
Babek / mukdim ve mazyar
Onlarla çarmıha gerildim
Düştü toprağıma kanım
Yeniden yeşerdi canım
Geri dirildim
Direndim topal timura
Emeir izzetin sire
Koca pir 7 niceler
Çaldıranda calan
Yavuz hırsız / yavuz sultan
Selime
Karşı durdum
Kırkbin- kirkbin şehit verdim
Bebeleri / babaları
Şimdi onların
Herbiri kırmızı gül
Herbiri gülistan
Kürdistan herbiri
YADO
Serin bir sonbahar sabahıdır
Kanikork köyü önündeki tepede
Bir süvari bölğü
Bir ağır top
Ve saldıran piyadeler
Top güllesi yağıyor Kurdava köyüne
Ortalik toz - duman
Ve kulaklari sağır eden ses
Kadın ve çocuk çığlıkları
Bu durum karşısında İhsan Nuri Pasa
-İş düstü başa
Davranın yiğitlerim
Dedi
Bir kac peşmergeyi
Büyük ve kücük Ararat arasına gönderdi
Kalan ondört kişiyle
Sırtını dağa yaslayıp
Yönünü düşmana dönderdi
Araratın cığı gibi
Hörelendi üstüne
Selam saldı dostuna
Bronun kücük oğlu Elxanı
Hutbeci fedaimiz Sunullah
Ve beş peşmerge
Yerden biter gibi bitti
Umuda cara yattı
Bu sırada
Düşman uçağı havada
Bomba yağdırıyor yere
Tam yönelmişken bebelere
Vurdu onu Bro’nun yeğeni İbo
Düşürdü ötelere
Ararat dağı dosta
Açmış koynunu
Düşman önümüzde
Bükmüş boynunu
Çekilmekte Kanikork köyüne
Ve aramızda sınır sanılan
Çaydaki köprüye kurşun akmakta
Köprünün çevresinde bizimkiler
Mevzi tutmakta
Uzamakta savaş ve
İhsan Nuri paşa
Dayanamadı uzayan savaşa
Atını sürdü
Köprüden geçip
Kanikorka girdi
Kovaladı düşmanı
Aynı anda
Yadoyê Dilxêrî
Ve Osmanê Kilim
Üç savariyle birlikte
Batıdaki köprüden geçip
Düşmanın sağındaki tepeye at sürdüler
Yandan ve arkadan vurdular onları
Düşman ürkek
Korkak
Ve şaşkın
Yağladı tabanları
Ve Bro Heski
Atlayıp İhsan Nurinin atına
-şimdi sıra bende
Dedi
Düştü düşmanın ardına
Sonra geri dönüp
Yado’nun yardımına geldi
Nişan aldı
Çekti tetiği
Tutuştu düşmanın eteği
Dağıldı çil yavrusu gibi
Artık tepede biz
Düzde biz
Zinya Qotis teyiz
Burda sürmüşüz sömürgeni geldiği yere
Topunu/tüfeğini
Mitralyözünü almışız
Yaralısını merhemlemiş
Acını doyurmuş
Tutsağını geri salmışız
Ve gün akşama dönmüştür
Çakmışız çakmağı
Düşen düşman uçağı yanmıştır
Yüzümüzde ve gözümüzde gizemli ışıltıları
Alnımızda demircinin teri
Anısına selam durmuşuz
Zühre yıldızıyla birlikte
Kanı soğumadan şehitlerin
Sökmekte gecenin şafağı yavaştan
Köy taş ve kayalarla çevrili
Kayalar kartal yavrulu
Kuşatılmışız
Son bülbül ötüp susmuş
Başlamış ezan
Sabah namaza kalkan
Şeyh abdest almakta
İşte tam bu an
Nie hain namludan
Kurşun cayırtısı koptu
Ve gürültüyü duyan
Uyanıp uykudan
Silahını kaptı
Sipere attı kendini yarı üryan
Ortalık ana bana günü
Duman kapladı her yanı
Sardı barut kokusu
Ve düşmanın korkusu
Cesaretinden ağır bastı
Sesi sustu
Ve yalımlı yel gibi asi
Temûrê şemskî / Osê / Feto / ve Şeyh Zahir
Derken Bro ve İhsan Nuri kavgaya yetti
Düşmanın işi bitti
Kimi ölü / kimi tutsak
Tutsakların gideceği yer uzak
Birisinin yırtık çorabı / hali perişan
Horık adlı yoksul kadın görünce onu
Çıkartıp yün çorabını kendi ayağından
Tutsak ere sundu
-al oğul giy bunu
Üşümesin ayağın
Tınağın sızlamasın
Dedi…
Düşmanın kara yüzüdür gece
Gün savaş günüdür
Yirmi dokuz yazının sonudur
Ararattadır İhsan Nuri’nin can yoldaşı Yaşar hanım
Osê ve kardeşi Feto Ararattadır
Bir ucu diclededir kavganın
Bir ucu fırattadır
Büyümekte fırtına
Mem binmiş bozê Revanın sırtına
Düşmüş peşine sevdanın
Irmaklar ulanmakta birbirine
Dağlar halaya durmakta
Bir zılgıt
Bir zara
Çözülen buz
Çatlayan kaya
Eriyen kar
Sel çoşmuştur
Bir destemiz peşine düşmüştür
İran toprağına sızıp
Çapulculuk yapan
Dostlarla aramızı bozan
İhanete sapan
Hesê sori’nin
Ve kendi köyünde cezasını vermiş
Dürmüştür defterini onun
Ve bindokuzyüz otuzun
İlk yazıdır gelip çatan
Ve düşman
Keskoi aşiretinin bir kısmıyla birlikte
Yürümekte Şeyh Abdülkadirin üstüne
Başlarından Ferhat bey komutan
SÖZLER HANÇER ÜSTÜNE
Kavga bütün hızıyla sürüyor
Erzurum ve Erzincanda Seyit rıza
Oramarda Barzani
Ararata omuz veriyor
Vuruyor düşmana
Ve İhsan Nuri Paşa
Selam salıyor kavim kardaşa
Diyorki:
-artık sesimiz
Sesimize yetişmeli
Bir yandan süphan
Bir yandan zilan
Tutuşmalı
Ateşiyle aşkımızın
Bu büyük çoşkumuzun
Elleriyle çekilmeli pimi yüreğin
Körüğün soluğu
Savrulmalı ocağa
Canmı dayanır bu sıcağa
Bu sevdaya can
Kaynamakta zilan
Deren köyünde toplanan
Haydaran önderleri
İsyan kararı almışlar
İhsan Nuriden ferman
Geldiği zaman
Çığ gibi kopacaklar
Dağdan aşağı / yardan aşağı
Tan yıldızının kutlu ışığı
Onların gözlerinde
Özlerinde mertlik
Sözleri hançer üstüne
Hayderan / Bekiran / adaman
Ve kalkani obaları
Kulakları kirişte beklemekteler
Umudu umuda eklemekteler
Yoklamaktalar nabzını kavganın
Özleyerek özgürlüğü
Gözleyerek yolunu dostluğun
Ve İhsan nurinin buyruğu ile
Dalgalanan Kürt bayrağıyla
Geliyor bizimkiler:
Seyît Resulê berzenci / Sefdin bey
Memo ve Nadir kardeşler
Ve bir takım süvari arkalarında
Artık maya hamurda
Kan damarda asidir
Döl düşmüştür yatağına
Lakin bir hata sonucu
Erken çakıldı çingi
Bizimkiler başlattı cengi
Gününden önce
Ve kök bedenden
Beden daldan
Dal yapraktan ayrı düştü
Sızladı toprağın ince damarı
Kavgaya kuşanmışız bir kez
Yollara döşenmişiz
Destan olmuşuz dillere
Sömürgenin suratına şamarı
Vurmanın demidir gayrı
Bukağıyı/prangayı
Kırmanın demidir gayrı
Kan deli
Dizgin dolu
Haklıdır ter
Öylesine şanlı şahlandıki halkım
Titredi gök
Sarsıldı yer
Ve teker teker
Geçti elimize
Hasan Abdal ordugahı
Norşad kalesi
Bargıri şehri
Şimdi sırada Erciş var
Saldırıyor Bekiranlılar
Ellerinde tüfek
Kürek
Kazma ve bel
Bozkırı bürüyen ateş
Bendinden boşanan sel
Gibi akıyorlar
Havaalanı ellerinde
Havalanmaya çalışan
Uçakları yakıyorlar
Alnı ak çıkıyorlar
Böyle bir savaştan
Öte yandan Patnos’dan geliyor Memo’nun sesi
Ve Malazgirt ovasında Sefdin bey
Soluğu kesilmeyen yel gibi esiyor
Deşiyor toprağı atının nalları
ÖZGÜRLÜĞÜ ÖZLEDİM
İbrişimin-ipeğin
Bengisuyun-ak köpüğün
Görkemli güzel ülkesi
Canım Kürdistan
Toprağına kazsınlar mezarımı
Aşkınla örtsünler üzerimi
Ateşe yoldaş kıldım rüzgarı
Toprağa suyu
Gerip yayı
Ereğe saldım
Erdi yerine
Kıvılcım kavda
Demir tavda
Alnımın terine
Gözümün ferine
Verdim çeliğe
Keskin kıldım kılıcımı
Yıldıza kament attım
Saldım damarımı toprağın kanına
Kökümü derinlere sürdüm
Umudumu yarınlara verdim
Kurdum gerçeğe düşümü
Başımı dik tuttum
Varlığı
Darlığı
Zorluğu gördüm
İs tutmadı kara çadır
Fitil işlemedi yarama
Ama yinede
Özledim özgürlüğü
Ölümü öldüm
Yaşadım yaşamı
Gözyaşımı akıttım içime
Nemrutun beynindeki böcek
Dehak’ın omzundaki yılan
Öcümdür benim
“aheste-aheste çıkan”
Acımdır benim
Ve leylanın kesilen memesinden akan
Kandan emzirirken al gülünü devrim
Zin’in kara kuzgun burma saçlarına srılarak
Tırmandığım aydınlığa
Ve değmeye başladı alnıma
Safakta başkaldıran güneş
Ve ağardı yüzü Karacadağın
Botan duruldu
Süphan silsi sisini
Sesini türküledi Dicle-fırat
Murat erdi muradına
GÖZ YAŞIM VAR BU YAĞMURDA
Zilan
Gönlümde dalgalanan
Kanlı ve mahzun bayrak
Sıcak bir aydır haziran
Damarda hızlı dolaşır kan
Zonklar Kürdistanın beyni
Sömüregenin boynu
Bökülür önümüzde
Ve ateşler yakılır doruklarında dağların
Bağların bülbülleri utkuyla şakır
Gün doğarken
Gün batarken
Ahhh
Bu ulusal düğün
Bu kutlu bayram
Uzun sürmedi
Yedizinci ve dokuzuncu kordu
Saldırdı iki kanattan
Ama vermedi
Yerde top/ tüfek / mitralyöz
Havada uçaklar
Ve asker onbinlerce
Oysa bizimkiler günlerce
Yorgun
Aç
Ve bir avuç
Kalmışlardır
Erimiştir cephaneleri
Be Seyit Resul
Kadın ve çocuklarla birlikte
İran kesimindeki Celali aşiretine sığınmıştır
Diğerleriyse
Dağların dost doruklarına dönmüşlerdir dövüşerek
Ve düşman Zilan deresinde
İhanetin iblisi Keskoi aşireti
Onların arasında
Kuduz köpek
Uyuz çakal
Kan kokusu almış kut sürüsü saldırıyor
Daldırıyor kızılkanlı elini
Çoluğu-çocuğu
Kızı – gelini
Öldürüyor
Deşiyor karnını gebe kadınların
Ortalık yangın yeri
Toz-duman
Yakılmış yüzlerce köy
Onbeşbin mazlum kırılmış
Ve öte yandan Van gölü
Vatan gölü
Kanıyla bağrında şehitlerin
Kesmiş ala
Ve dağların ardına inmiş gün
Sönmüşl sudaki ışık
Bulut bulanmış
Benimde göz yaşım var bu yağmurda.
CEMŞİT MAR’ın
ARARAT DESTANI adlı kitabından
http://ararat-welat.blogspot.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder