15 Aralık 2020 Salı

Eski Sovetler Birliği’nde Kürdler ve Kurdoloji Çalışmaları - Daimi Cengiz

Şamil Eskerov’u bu söyleşiden bir yıl sonra (20 Mayıs 2005) kaybettik. Yaşlılığı ve hastalığına rağmen insana umut ve güven veren bu dava adamının gözlerinin ferini ve o diri anlatımını asla unutamayacağım. Dava insanının ölüsü bile diri olur. Saygı ve hürmetle anarım.

Bu söyleşiler Azerbaycan ve Ermenistan Kürt aydınlarından şair, yazar ve akademisyen Şamil Eskerov (Azerbaycan-24 Mart 2004) ve araştırmacı yazar Ahmede Hepo (Azerbaycan ve Ermenistan-16 Şubat 2006) ile yapılmıştır. Söyleşilerin sadece Kürtler ve kurdoloji ile ilgili kısmını yayımlıyoruz.

Azerbaycan’da Kürtler ve kültürleri üzerine araştırmalar söz konusu olduğunda, Kürt ve Azeri akademisyenlerin istisnasız ortaklaşa tavsiye ettikleri tek adres Şamil Eskerov’dur. Şamil Eskerov bugün Ermenistan’ın işgalinde olan Karabağ’ın Kelbecer rayonunda (il) 1929 yılında doğar.

Eskerov 1953’te Kelbecer şehri Komsomol (Kominist Parti Gençlik Teşkilatı) Komitesi’nin 1. katibi (sekreter) olur. 1954’te onun rehberliğinde Komsomol Teşkilatı, Sovyetler Birliğinin genelini kapsayan yarışmada birincilik alır. Sovyetler Birliği Komsomolu’nun ‘şeref kitabı’na adı yazılır. Ş. Eskerov 1954’de girdiği Bakû Yüksek Parti Okulu’nu 1959’da üstün başarı ile bitirir. Karabağ’ın Kelbecer rayonuna Devlet baş tedarik Müfettişi olarak atanır. Bir yılda Kolhozların devlete sattığı yün miktarını iki katına çıkarır. İldeki kolhozlar gelirini ikiye katladığı için ‘Kolhoz verimliliğini artırma ödülü’ne layık görülür.

Tarih ve matematik eğitimi alan Eskerov daha sonra Azerbaycan İlimler Akademisi Şarkıyat Enstitüsü’nde ‘Cigerxwun’un Hayatı ve Edebi Yaratıcılığı’ adlı doktora tezini yazar. O, büyük kürdoloğ Qanade Kurdo’nun Petersburg (Leningrad)’dan gönderdiği Ahmedê Xanî’nin Mem u Zin’ini ilk kez orijinal yazmadan Azeri diline çevirir. Esgerov, Azeri ve Kürt edebiyatında manzum eserlerin kafiye sözlüklerinin de ilk müellifi olur.

25’ten çok kitabın yazarı olan Eskerov Sovyet Kafkasya Cumhuriyetlerinde ‘Dünyanın 8. harikası’ diye adlandırılan Kelbecer şehri ‘Diyarşunaslık Müzesi’nin de kurucusudur. O’nun onlarca yıllık derleme ve 12 yıllık emek ile kurduğu ve direktörü olduğu müze 5000 adet doğa, tarih ve etnografya malzemesini ihtiva ediyordu. Bu emeğinden dolayı ona ‘Emektar medeniyet işçisi’ unvanı verilir. Ayrıca Eskerov iki katlı evini adeta şehir kütüphanesine dönüştürmüş. Şahsına ait 30 000 (otuz bin) kitaplık kütüphanesi de müze gibi dillerdedir. Gördüğüm fotoğraf karesinde gayet iyi dizayn edilen bu kütüphanede; Kürt, Fars, Rus, Arap, Emeni, Türk, Azeri ve batı dillerinden eserler ile tarihi yazma eserler ayrı ayrı görülüyorlar. Eskerov, kütüphanesi dışında ayrıca halk ezgileri, halk hikâyeleri vd. şifahi halk edebiyatı söyleşilerinden oluşan zengin bir kaset arşivinin olduğunu da söyleşimize ilave ediyor.

Kütüphanesindeki 30 000 eserin 5 000 adedi çeşitli dillerde Kürtler üzerine yazılmış eserleri ihtiva ediyormuş. 1993’te Karabağ’ın Kelbecer rayonu da Ermenistan’ın işgaline uğrar. Eskerov’un o ünlü müzesi ve kütüphanesi işgal bölgesinde kalır. İşgal edilmiş bölgelere giriş yasağı olduğu için müze ve kütüphanenin akıbeti bilinmiyor.

Ermeni işgalinden sonra uğradığı ağır kayıplara isyan eden Eskerov: “Onlarca yılda derlediğim ve 12 yılda kurduğum müzeme, otuz bin kitaplık kütüphaneme ve otuz beş yıl tuttuğum günlüklerime ağlıyorum” diyor. Bundan dolayı büyük ızdırap çekiyor. Peşpeşe kalp krizleri geçirir. İleri yaşına ve sağlığı bozulmasına rağmen sürgündeki bu emek ve kültür kahramanı umudunu yitirmez. Kollarını tekrar sıvayıp bir 12 yıl daha çalışarak 5000’e yakın doğa, tarih ve etnoğrafik malzemeyi tekrar derler. Bakü’deki Kürt Medeniyet Evi’nde sergiler. Kürt Medeniyet Evi’nde bu malzemeyi görme imkânını buldum. Ş. Eskerov’u bu söyleşiden bir yıl sonra kaybettik. Yaşlılığı ve hastalığına rağmen insana umut ve güven veren bu dava adamının gözlerinin ferini ve o diri anlatımını asla unutamayacağım. Dava insanının ölüsü bile diri olur. Saygı ve hürmetle anarım.

D. Cengiz: Sayın Mam Eskerev, Ermenistan ve Azerbaycan Kürtlerinin tarihsel geçmişleri hakkında ne söyleyebilirsiniz?

Ş.Eskerov: Kürtler 6.yy’da Salman İbni Rabiye önderliğinde saldırıya geçen Araplara karşı Kür ırmağı çevresinde 4-5 ay kadar direndiler. Demek ki o zamandan beri bu toprakta yaşıyorlar. Yani müslümanlığın yayılmasından önce Kürtler Azerbaycan’da yaşıyorlar. O zaman Albanlar Azerbaycan coğrafyasına hükmediyorlardı. Akkaşiler ve Mihraniler’den oluşuyorlardı.

13. yy.da Karabağ’ın tamamında hükümranlık eden Xaçin-Arsax devletinin hükümdarı olan Hasan Celal’in annesi Kürt asıllı Xeri Şah (Huri Şah) idi. Xeri Şah, Gürcü kraliçesi Tamara'nın (hükümdarlığı:1184-1212/13), baş komutanları olan Gürcü soy ismini kabul etmiş Kürd kardeşler İvanê ve Zaxarê Mxargrdzeli’lerin kız kardeşiydi.

Şimdiki Kelbecer ilinin ortasından geçen Terter çayının adı 11.yy’da Kürd Elem Çayı idi. Timurlenk muharebelerinde Kürtler bir müddet saldırganları sıkıştırıyorlar. Daha sonra 1587’de 1. Şah Abbas buraya 24 Kürt tayfasını (aşiret) göçürüyor. Sınırların güvenliğini sağlamak için buraya göçürülen Kürtlerden vergi almıyor. Ben bu 24 Kürt tayfasının adlarını daha evvel yayımladım. Mesela bizim mensup olduğumuz tayfa Milli’dir. Bu tayfa bugün Türkiye’de Mardin ile Diyarbakır arasında yaşamaktadır. 500 000 kadar nüfusa sahiptir (Bu tayfanın bazı kesimleri bugün Dersim ile Urfa’da da meskundurlar - DC). Bu tayfalar önce oradan kaldırılıp Ermenistan’ın Posruf kentıne (kent Azeri dilinde köy anlamında-DC) yerleştiriliyorlar. Sonra Azerbaycan’ın Kelbecer şehrine göçüyorlar. Neticede Şah Abbas bu 24 tayfayı Karabağ’a yerleştiriyor. Karabağ üzerine yazılmış bir kitapta 17 Kürt köyü geçer. Bunun dört tanesi doğrudan Kürt adıyla anılır. Bu bölgeye göçürülen Kürt tayfalarının bazılarının adları şöyledir: Karaçorlu, Hesenanlı, Tarihcanlı, Kelovçular, Şadumanlı, Tehmezli vd. tayfalar[1].

Rusya’nın İran sefiri Peter Lerch’in ‘İran Kürtlerinin Rus Bölgeleri’ adlı kitabı 1856 yılında yayımlandı. Ermenistan’ın Dereleyez mevkisinde 9 Kürt tayfasını sayar. Milli tayfası da orda vardır.

Kürtler bu coğrafyanın eski halklarındandır. Azerbaycan’ın Gence şehri ve çevresinde M.S. 978’de Kürt asıllı Şeddadiler hakimiyet kurarlar. Gence ve çevresinde 223 yıl hükümdarlık sürerler. Şimdiki Ermenistan, Nahçıvan ve Şamaxı o dönem Şeddadilerin hakimiyetinde olur. Azerbaycan’ın kadim şairi Ketran Tebrizi Şeddadiler hakkında şiirler yazmıştır. Bugün Azerbaycan’ın muhtelif şehirlerinde 36 Kürt yerleşim yeri vardır. Bunlardan bazıları Bahça Kürt, Bala Kürt, Safi Kürt, Kürt Emir adlarıyla anılırlar.

D. Cengiz: Azerbaycan ve Ermenistan Kürtlerinin inançları ve diğer komşu halklarla ilişkileri hakkında ne söyleyebilirsiniz?

Ş. Eskerov: Azerbaycan Kütleri şii mezhebine mensupturlar. Göçürülme döneminde sunni olan bu tayfalar sonra şiiliğin hakim olduğu bu coğrafyada şiileştiler. Ermenistan Kürtlerinin ekseriyeti Yezididir. Azerbaycan’ın Kelbecer, Laçin, Kubatlı ve Zengilan Kürtlerinin hepsi şiidir. Bizim genelde şii olan Azerbaycan halkı ile iyi ilişkiler içinde olmamızın Kürtlerin Şiileşmesinde önemli bir rolü vardır. Azerbaycan halkının % 75’i şiidir.

D. Cengiz: Sovyet Dönemi’nde Azerbaycan’da Kürtler kendilerini hangi kurumlarla ifade ettiler? Bugün durum nasıldır? Kafkasya’da devam eden ulusal ve dinsel savaşları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ş. Eskerov: Kürtler kendilerini daha çok Ermenistan’da kurumlar düzeyinde temsil ettiler. Çünkü ağırlıklı ve toplu kitle orda idi. Sonra Petersburg ve kısmen Moskova’daki üniversite ve akademilerdeki Kurdoloji çalışmaları gelir. Gürcistan Kürtleri daha ziyade Ermenistan’daki kurumlarla ilişkili idiler. Azerbaycan’da 1923’ten sonra Laçin bölgesinde Kürt okulları açıldı. 1929’da Kürdistan kazasında eğitim faaliyeti başladı. Şuşa’da Kürt öğretmenlerin yetiştiği Pedagoji Teknikum (tekikum, lise ve üniversite arası bir okudur) vardı. Günlük ‘Sovyet Kürdistanı’ gazetesi çıkıyordu. Burda süreç farklı işledi. 2. Dünya Savaşı, dağlık coğrafyanın zorlukları, sürgün korkusu vb. nedenler bu işleyişi sekteye uğrattı. Ama ‘Sovyet Kürdistanı’ gazetesi daha sonra Azeri diliyle 1961 yılına kadar yayımlandı. 1960’larda Azerbaycan İlimler Akademisi Şarkıyat Enstitüsü’nde Kürdoloji çalışmaları başladı. Verimli çalışmalardı. Bugün bu kurumlardan hemen hemen eser kalmadı. Sadece Bakû’de ‘Ronahî’ adlı bir derneğimiz ve Kürt Medeniyet Evi vardır. Sınırlı Kürtçe radyo yayını yapıyoruz. ‘Dengê Kurd’ adlı süreli çıkan birde gazetemiz vardır. 200 bin kadar Kürdün sadece 30 bin kadarı Kürtçe konuşabiliyor. Önemli oranda asimile oldular. Bu süreç 1960’lardan sonra giderek azınlıkların aleyhine işledi.

Kafkasya’daki kardeşlik atmosferi Sovyetler dağılmadan önce bitmişti. Ama durum bugünkü kadar vahim değildi. Emperyal güçler ulusal ve dini mozaiklerle oynadılar. Ulusal, bölgesel ve dini çatışmalarla bölge ekonomilerini mahvettiler. Zenginlik kaynaklarımızın paylaşım savaşını veriyorlar. Sonu gelmez savaş ve düşmanlıkları bizzat teşvik ediyorlar. Kafkasya ve ötesi ülkeler birer diller ve dinler mozaiğidir. Sovyetler dağılmadan evvel gidişattan hoşnut olmasak ta bir ulusal konsept vardı, bir denge vardı. Bunu bozdunuz mu bir daha kuramazsınız.

D. Cengiz: Sizce şarkiyatçılığa ve bu bağlamda Kürtler ve Kurdolojiye dair batı ile Sovyetlerin çalışmaları arasında ne gibi fark vardı? Sovyet Kurdolojisi’nin kurumlaşması ne gibi bir seyir izledi?

S. Eskerov: Ben Paris’te bulundum. Stockholm ve Bağdat’ı da biliyorum. Ama diyebilirim ki dünyanın hiçbir ülkesinde ve hiçbir döneminde Kurdoloji çalışmaları Sovyetler Birliği’ndeki kadar destek ve teşvik görmedi. Çarlık döneminde Petersburg merkezli kurdoloji çalışmaları, Sovyet Dönemi’nde tamamen yetkinleştirildi ve yaygınlaştırıldı. Yine Rusya’da Petersburg merkez olmak üzere bağlı cumhuriyetlerden Ermenistan, Azerbaycan, Gürcistan ile bazı özerk bölgelerin üniversite, enstitü ve akademilerinin şarkiyat bölümleri dahilinde Kurdoloji çalışmaları yürütüldü.

Irak, Suriye, Türkiye, İran ile Sovyet ülkelerinde Kürtlerinin dil, edebiyat, tarih, müzik, etnografya, antropoloji vd. kültür ve kimlik alanlarına dair çalışmalar Sovyet Kurdoloji kurumlarında yetişen akademik kadrolarla yapıldı. Burada bir fark şudur ki, bu kurumlarda Kürt akademisyen kadrolar yetiştirildi. Batının misyoner Kurdoloji çalışmaları yerine, Kürtler kendi kimlik alanlarını kendi kadroları ile araştırdılar. Batının şarkiyat çalışmaları, bu bağlamda Kurdoloji çalışmaları tamamen misyoner, emperyal amaçlı idi. Sovyet şarkıyatçılığı, Kurdoloji çalışmaları ise halkların tarihsel yaratıcılığını ortaya çıkarmak, ortak paydalarını bulmak ve dinamiklerini geleceğe taşımak amaçlı idi.

Çarlık Rusyası irili ufaklı 127 halkın yaşadığı bir mahpushane idi. Birlik Cumhuriyetleri, Özerk Cumhuriyetler ve Özerk Bölgeler’den oluşan Sovyetler Birliği’nde 20-30 bin nüfuslu halklar bile alfabeye ve okula kavuştular. 58 halkın hiç alfabesi yoktu. Mesela küçük Dağıstan’da 34 etnik grup ve 81 dil yaşıyordu. 250 bin nüfuslu Avar halkı Resul Hamzatov ile, Kırgızlar Cengiz Aytmatov ile uluslararası üne sahip bir yazar ile edebiyat dünyasında temsil hakkına kavuştular. R. Hamzatov’un şu sözleri Sovyet aydınlanmasını gayet iyi anlatır. ‘Daha önce de bazı öğretmenlerim oldu. Ama yüce, doğrucu, gözüpek ve iyi yürekli olan Sovyetler Birliği idi. Devrim idi. Yeni bir yaşam, yeni bir okul ve yeni bir kitap… Eskiden koca bir köyde sadece imamlar okurdu. Şimdi imamlardan başka herkes okuyor’.

Toplam 150 bin nüfuslu (Ş.Esgerov burada sadece Kürdçe konuşan Sovyet Kürdlerini kastediyor - DC) Sovyet Kürtleri için yapılan çalışmalarla, sayıları 30-35 milyonu bulan komşu ülkelerdeki Kürtler için yapılan çalışmaları karşılaştırabilir misiniz? İşte fark budur.

Sovyet Devrimi, İlimler Akademisi Şarkıyat Enstitüleri ile bu coğrafyanın bütün halklarının tarihsel mirasını bir arkeolog titizliği ile kazıyıp tetkik etti.

Batının üniversite ve enstitüleri Sovyet Kurdoloji Arşivlerinden çok yararlandılar. Sovyetler dışında Kürtlere dair yapılan yayınların bibliyografyasına bakıyorum. Ki bu çalışmaya Sovyetler’de yapılmış bir kısım yayınlar da dahildir. Lütfen Celile Celil’in 1930-1980 yılları arası Sovyetlerde Kürtlere dair yapılan yayınların bibliyografyasına bakınız. Buradaki çalışma Sovyetler dışında yapılan çalışmaların en az on mislidir. Size bir misal daha vereyim. Sovyetlerdeki 1. Beş Yıllık Plan sonunda sadece Moskova’da basılan kitaplar aynı dönemde Fransa, İngiltere ve Almanya’da basılan kitaplardan fazladır. Yaklaşık 110 dilde basılıyordu. 1960’lar sonrası Sovyet Yayın İstatistiği’nde bu miktar mevcuttur. Maalesef kütüphanemi Emeni işgalcilerine kaptırdığım için daha somut rakamlar veremiyorum…


Kürd yazar Ahmedê Hepo ile yapılan söyleşi ile devam edecek…

Daimi Cengiz

[1] 1.Garaçorlu (Garaçırlı); 2.Hesenanlı; 3. Kulikanlı; 4.Şadımanlı; 5.Milli; 6.Şeylanlı; 7.Tehmezli; 8.Eliyanlı; 9.Bergüşad; 10.Babalı; 11.Kulluxçu; 12. Gelovçu; 13.Ferixkanlı; 14.Sisyanlı; 15.Terterli; 16. Hacısamlı; 17. Sultanlı; 18. Guluxanlı; 19.Bozlu; 20. Elikyanlı; 21. Kolanı; 22. Püsyanlı; 23.Gorus; 24.Poşanlı. İsmi geçen aşiretlerin tamamı 1992 yılında Ermeni orduları tarafından işgaline dek Kızıl Kürdistan topraklarında yaşamaktaydılar.


Ahmedê Hepo ile söyleşi - Daimi Cengiz

Per, 30/01/2014

Daimi Cengiz’in Eski Sovyet Kurdoloğları ile söyleşi dizisinin Şamil Esgerov’la yaptığı ilk bölümü 12 Ocak 2014’te ‘Sovyetler Birliği’nde Kürdler ve Kurdoloji çalışmaları’ başlığı ile KP’de yayınlanmıştı. Söyleşinin ikinci bölümü:

D.Cengiz: Sayın Mam Hepo, hangi dönemde Ermenistan’a yerleştiniz? Orta Asya’ya sürgün ve dönüşünüz hakkında bilgi verebilir misiniz?
A. Hepo: 1926’da birkaç bin Kürt Ağrı Dağı’nın eteğinden Ermenistan’a göçtü. Tabii ki ondan çok çok evvel kadim devirlerde şimdiki Ermenistan toprağında Kürtler de yaşıyorlardı. Aras nehrinin o tarafından bu tarafa geçip dağlara göçüyorlardı. Bunların kadim devirlerden beri bu topraklarda akrabaları ve aşiret bağları vardı.
Şartlar kötü olduğu için 1926’da Ermenistan’a göçen bu Kürt tayfaları içinde benim ailem de vardı. Ben 1934’te Ermenistan’ın Vedebasar ilinin Şiran köyünde doğdum. Üç yaşında iken, yani 1937’de bizi Orta Asya’ya sürgün ettiler. Ve biz gittik Kırgızistan’a çıktık. O vakit Kırgızistan’ın başkenti Frunze (Bişkek) şehri idi. Buradan 500 km. ötede Celalabad bölgesi vardır. 1937-1947 yılları arası bu bölgede sürgün kaldık.
Tekrar Ağrı Dağı eteklerindeki yerlerimize gitmek istedik. Ermeniler 5 000 kişilik Kürt kafilesini Stalin’in emrine rağmen Ermenistan’a sokmadılar. Zorunlu olarak Azerbaycan’da kaldık.
Azerbaycan bu zor günlerde bize kucak açtı. Bizi Yevlah, Kasım İsmailov, Hanlar, Samuh ve Qazax illerine yerleştirdiler. Böylelikle Azerbaycan’da kalmış olduk. Liseyi Azerbaycan’da bitirdim. Ailemin Ermenistan’a yerleşme tutkusu vardı. Bu nedenle beni okumam için 1959’da Emenistan’a yolladılar. Ardı sıra da benden ötürü kendileri yerleşmek istiyorlardı. 1959’da Erivan Pedagoji Enstitüsü’ne başladım. Dil, tarih ve edebiyat eğitimimi bu enstitünün Azerbaycan bölümünde 1964’te bitirdim.
Erivan’da Kürtçe yayımlanan Riya Teze adlı gazetenin redaksiyonunda çalışmaya başladım. 1932’den beri yayın faaliyetini sürdüren bu gazetede 1970 yılına kadar çalıştım; Kürtlerin en uzun ömürlü gazetesidir.1970 yılında evlenip Azerbaycan’ın Bakû şehrine yerleştim.
D. Cengiz: Ermenistan’da Kürtlerin basın-yayın, radyo, televizyon, akademi vb. ne gibi kültür kurumları vardı?
A. Hepo: Sovyetler Birliği’nde en yaygın Kürt kurumlaşması yine de Ermenistan’da mevcuttu. Ermenistan İlimler Akademisi’nin şarkıyat kısmında Kürt şubesi açıldı. Ermenistan Yazarlar Birliği’nde Kürt yazarlar şubesi oluşturuldu. Erivan radyosu bünyesinde Kürdistan’ın Sesi (Denge Kurdistan) radyosu yayın yapıyordu. Riya Teze adlı Kürtçe çıkan gazete aralıksız 75 yıl yayın faaliyetini sürdürdü. Basımevlerinde Kürtçe kitaplar basılıyordu. Erivan Pedagoji Teknikum’unda (meslek okulu) Kürtçe ders veren öğretmenler yetişiyordu. Bu kurumlarda büyük bir ağırlıkla Êzidi Kürtler çalışıyordu. Ermenilerin sunni Kürtlere karşı bakış açıları farklı idi. Hatta 1937’de sadece Müslüman Kürtler sürgüne gönderildi[1].
D. Cengiz: Kürt dili ve folkloru gibi alanlar üzerine aştırmalar nasıl ve kim tarafından başlatıldı? Kurumlaşma nasıl sağlandı?
A. Hepo: O vakit Kürdün alimi yok denecek kadar azdı. 1930’lardan sonra Kurdoloji kurumları açıldı. Ondan sonra Kürt kültür kurumları yavaş yavaş inkişaf etti. Üniversite, akademi ve enstitülerde Kürt öğrenciler okumaya başladılar. Sovyetler’de 1930’lara kadar bu çalışmayı Rus ve Ermeni akademisyenler yaptı. Ancak 1930’dan sonra bir düzine Kürt akademisyen yetişti. Mesela Heciyê Cindi Sovyetler’de 1936’da ilk ‘Kürt Folklor Derlemeleri’ni yayımladı. Qasıme Celil şair ve yazardı. Wezirê Nadiri ve Erebê Şemo gibi yazarlar yetişti. Sonra Şakro Xudo ve ve diğerleri yetişti.
D. Cengiz: Azerbaycan’da Kurdoloji çalışmaları ne zaman başladı? Nasıl bir seyir izledi?
A. Hepo: 1960’larda Azerbaycan İlimler Akademisi Şarkıyat Enstitüsü nezdinde de Kurdoloji çalışmaları başladı. Burada bir düzine Kürt akademisyen yetişti. 150 bin Kürdün[2] olduğu bu ülkede, Kürt kültürü için küçümsenmeyecek işler başarıldı. Rahmi Gazi, Ali Kelawêj, Hüseyin Kürdoğlu, Şamil Eskerov, Zümrüt Sefiyeva ve Muhammed Şemsi yetişti. Her biri kürtşinaslığın değişik kolunu geliştirdiler.
Şarkıyat Enstitüsü’nde uzun yıllar çalışan Hüseyin Kürdoğlu, büyük Kürt şairi ‘Abdullah Gorani’nin Hayatı Ve Yaratıcılığı’ adlı eseri yazdı. Rahim Gazi, İran Mahabat Kürt Harekatı hakkında doktorasını yazdı. Ali Kelawêj, İran coğrafyasındaki Kürtlerin etnoğrafyası, adet, ananeleri, aşiret yapıları hakkında doktorasını yazdı. Şamil Eskerov ‘Cigerxwin’in Hayatı Ve Edebi Yaratıcılığı’ adlı doktorasını yazdı. Yine Şamil Eskerov 1976’da Ahmedê Xani’nin Mem û Zin’ini Azeri diline çevirdi. Bu kitap 10 bin adet sattı. Ben yayın denetleme kurulunda çalıştığım için baskı sayısını biliyorum. Bu kitap bir ayda bitti.
Şemsi, Şeref Han’ın Şerefname’sini çok iyi tetkik etti. Azerbaycan İlimler Akademisi’nde çalıştı. 1957’de büyük Kürt şairi Abdurrahman Hejar geldi. O’nun ‘Kürt Nağmeleri’ adlı kitabı Kürt ve Azeri şairler tarafından Azericeye çevrildi. Erebê Şemo’nun ‘Şivane Kurdi’ romanı Azeri diline çevrildi.
Gürcistan’da Kürdoloji alanına girecek çalışmalar vardı. Gürcistanlı Kürtler akademik çalışmalarını daha ziyade Emenistan’daki Kürdoloji kurumlarında ilişkili biçimde çalışıyordu. Gürcistan’da müzik kayıt stüdyoları vardı. 1930-1950 yılları arasında bir çok Kürt dengbêjin ses kayıtları ve halk danslarının kayıtları Tiflis’teki bu stüdyolarda yapılmıştır. Kafkasya halklarının müzik kayıtları için Tiflis’in epey hizmeti olmuştur.
D. Cengiz: Petesburg’daki Kurdoloji çalışmaları hakkında bilgi verebilir misiniz?
A. Hepo: 1920’lerden sonra bir grup Kürt öğrenci Kurdoloji eğitimi için Petersburg’a gönderildi. Bunların içinde ünlü Kürt dilbilimci Qanadê Kurdo da yetişti. Q. Kurdo 30 yıl kadar Petersburg Kurdoloji kürsüsüne öncüllük etti. Kürt dilinin büyük sözlüğünü yazdı. O, onlarca Kürt Kurdoloğ yetiştirdi. Ordixanê Celil (halkbilimci), Celile Celil (tarihçi), Zara Yusubova (dilci), Maksimê Xemo vd. kürdoloğlar… Sovyetler ve diğer ülkelerden bir çok Kürt öğrenci O’nun Kürtlerin kimlik alanlarına dair verdiği çeşitli mevzular üzerinde akademik çalışmalar yürüttüler. Q. Kurdo’nun 30 yıllık çalışması neticesinde Kurdolojinin hemen her alanında akademisyen bir ekip yetişti. Kurdoloji çalışmalarının basımında Moskova’nın önemli yeri vardı.
D. Cengiz: Kürt etnoğrafyası alanında kim çalıştı? Kürt etnoğrafya malzemeleri hangi ülkede ve müzelerdedir?
A.Hepo: Bu çalışmalar da Erivan’da başladı. Ama bu konuda bir isim vermek istemiyorum. Rus alim kadın Margaritta Rudenko Qanade Kudo’nun talebesi idi. O’nun Kürt halk ve klasik edebiyatına çok büyük hizmetleri oldu. Mem û Zin’i, Mela Mahmud Beyazidi’nin ‘Kürt Adet Ve Ananeleri’adlı Kürtçe çalışmasını Rusça’ya çevirdi. Leyla ve Mecnun’u da… Benim de yardımımla Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan Kürtleri arasında ciddi folklorik derlemeler yaptı.
1870’lerde Rus konsolosu olarak çalışan A. Jaba, M. Mahmut Beyazidi’den aldığı elyazmasını, topladığı diğer Kürt elyazmalarını St. Petersburg’daki Saltıkov Şerdin adına olan büyük kütüphaneye verir. M. Rudenko bu elyazmalarını bir bir çıkarıp Rus diline çevirerek Kurdolojiye büyük hizmette bulundu.
D. Cengiz: Kürt Müziği alanında ne gibi çalışmalar yapıldı? Bu arşiv bugün nerede bulunuyor?
Kürt müziği konservatuarı yoktu. Ama Erivan Müzik Akademisi’nde Kürt öğrenciler okuyordu. Burada Kürt müziği üzerine yapılan doktora çalışmaları vardır. Cemile Celil ve Nurê Heci burdan yetiştiler. Kürt müzik numunelerini derleyip notaya aldılar. Xelilê Abdulla, Egidê Cibo vd… Erivan’ın Kürdistan Sesi Radyosu da önemli hizmetlerde ve icralarda bulundu. Bu müzik numuneleri şimdi Erivan Tele-Radyo Şiketi’nin arşivindedir. Ayrıca Erivan Müzik Akademisi arşivlerinde de epey malzeme vardır. Nice Kürt dengbejlerinin, muganninin ses kayıtları Tiflis stüdyolarında yapılıyordu.
D. Cengiz: Petersburg’da, Ermenistan’da, Azerbaycan’da ve Tiflis’te 1930’dan 1960’lı yıllara kadar yapılan yayınlar, Kurdoloji çalışmaları ile günümüzde yapılan yayınlar ve Kurdoloji çalışmaları arasında ne gibi fark vardır?
A. Hepo: Bugün adını verdiğiniz ülkelerin 1930-60 arası yılları ile günümüz arasında bir mukayese yapılamaz. O eski Sovyet ülkelerinde Kurdoloji çalışmaları bitmiştir. Kısmen Petersburg’da bir şeyler hala yapılıyor. Ermenistan’da yok denecek kadar azdır. Azerbaycan ve Tiflis’te ise tamamen bitti.
Nerde o eski günler! O kadroların çoğu dağıldı. Avrupa’ya ve Irak Kürdistanı’na gittiler. Bir çoğu meslekleri dışında işlerle uğraşıyor. Ekmek kavgası veriyorlar. Sohbetimizde senin de belirttiğin gibi ‘Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana’. Evet maalesef bu alimler şimdi ‘muhtaç olmuşlar kuru soğana’. Günlük ekmek derdindedirler. İlimle uğraşmaya, ciddi ilimle uğraşmaya imkanları yoktur.
Sovyetlerin kurduğu bu kurumların kıymeti bilinmedi. Herşey yıkılınca farkına varıyorsunuz. Tekrar elde etmek istiyorsunuz. Ama bu imkanlar av gibidir. Elinizden kaçırdınız mı bir daha ele geçirmek kolay olmuyor.

Daimi Cengiz

[1] Müslüman Kürdlerin sürgüne gönderilmesi yalnızca Ermenistan sosyalist cumhuriyetinin değil Moskova’nın siyaseti ile bağlantılı idi – edit.)

[2] Azerbaycan Cumhuriyeti’nde kaç Kürdün yaşadığı bilinmemektedir. Resmi istatistikte 10 bin küsur Kürd bulunsa da bu ülkede yarım milyondan fazla Kürd kökenli insanın yaşadığı tahmin ediliyor – edit.) ün yaşadığı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder