Ağrı İsyanı’ndan Zonguldak’taki Kömür Ocaklarına
Nadir, 1912 yılında Iğdır’ın Kaniya Dızê (Bekirhanlı) Köyü’nde doğmuş. 20li yaşlardayken 1932’de köyü askerlerce yakılmış. Başta Nadir'n köyü Kaniya Dızê olmak üzere, Redki aşiretinin Ağrı Dağının etrafındaki köyleri boşaltılınca, Redki aşiretinin bir kısmı Muş'un 29 köyüne göç etmiş. Nadir'in akrabaları da Muş Malazgirt’in Fenek Köyüne yerleşir.
Orada da kan davası yüzünden Manisa’ya göç eder. Şimdilerde 102 yaşında olan Nadir’in katliam ve yoksulluk dolu ömründe Şener Şen özel bir yer tutuyor.
Ağrı İsyanı tüm şiddetiyle devam ederken, bir gün köyünü askerler basar. “eşkiyaya” yataklık ettikleri gerekçesiyle köyü ateşe verirler. Nadir Ağrı İsyanı’ndan bahsederken en çok kullandığı cümle: “Çoluk çocuğu mağaralara toplayıp otomatik silahlarla katlettiler. O mağaralar hala kemiklerle doludur. Gidin bakın.”
Bu cümleyi sohbet boyunca onlarca defa tekrarlıyor. Sonra ekliyor: “ Kendi gözlerimle gördüm. Yoksa inanmazdım. Uçaklardan çivi atıyorlardı. Çiviler ok gibi saplanıyorlardı düştükleri yerlere. Bir gün köyün üzerinden uçaklar uçtu, köyün bekçisine sorduk, ‘uçaklar nereye gidiyor?’ diye, ‘Zilan’ı bombalamaya gidiyorlar’ diye cevap vermişti. Sonra Ağrı Dağı’ndaki mağaraları bombaladılar. Mağaraların çıkışları dev kayalarla kapandığı için de içerdeki yüzlerce çoluk çocuk açlıktan ve susuzluktan öldü. O mağaralar hala kemik doludur.”
Kan davasından dolayı yıllar önce Muş’tan kaçıp yerleştiği Manisa’nın Akhisar ilçesinde yaşayan Nadir, 100’ü geçmiş yaşıyla o günleri hala dün gibi hatırlıyor: “Ağrı İsyanı’nı Biroyê Hesikê Têliyê başlatmıştı. Bir gün bizim köye geldi. Babamla silah atıcılığında yarıştılar. Hedefi o vuramamıştı da babam vurmuştu. Bıro köyden ayrıldıktan sonra köyü askerler bastı. Askerlere “Delu Kemal” adlı bir kumandan komutanlık ediyordu. ‘Eşkıya besliyorsunuz’ diye köyü ateşe verdiler.”
Nadir’in babası da can havliyle çocuklarını alıp yollarla düşmüş. Aile aynı yıl Muş Malazgirt’in bir köyüne yerleşmiş.. Ağrı İsyanı’nın son kıvılcımlarını birkaç yıl da olsa canlı tutan Seyithan ve Alican adlı isyancılar, mahiyetlerindeki adamlarla birlikte Muş bölgesine geçip Fenek Köyüne yerleşirler. Peşlerinde “Delu Kemal” (asıl adı Ali Kemal Bölükbaşı) seyyar jandarma alayıyla birlikte takiptedir. Bu yörede de Delu Kemal’in baskısına maruz kalır Nadir’in ailesi … dayıları ve amcaları onun deyimiyle askerler tarafından “sopalarla” öldürülürler. Nadir isyandan dolayı Batı ve Kuzey Anadolu’daki zindanlarda kalan akrabalarına dair ise çok çarpıcı bir iddiayı dile getiriyordu :
“Akrabalarımın bir çoğunu Zonguldak Zindanı’na götürmüşlerdi. Zindandayken bunları yerin altında kömür ocaklarında çalıştırıyorlar. Çoğu orada ölüyor. 1948 yılında af çıktı. Zonguldak’tan geri dönenler hep akciğer kanseri olmuşlardı. Birkaç ay içinde hepsi öldüler. Eşimin babası, amcası da bu ölenlerin içindeydi.”
Kan Davası
Yıllar birbirini kovalar, komşu köyden “Kürd Mahmud” adında , Zilan katliam’ında insanlık suçu işleyen eski bir devlet milisi aileyi topraklarını bırakmaya zorlar. Muş'un yerlileri, Redki aşiretini hep buralardan çıkartmak istemişler. “Kürd” lakabını , Zilan Katliamı’nda askerlik yaparken, üstleri tarafından verilmiştir kendisine. Bir gün çıkan bir kavgada ailenin çobanlarından biri Kürd Mahmud’u öldürür. Olay kan davasına dönüşür. Aynı aşiretten olan 7 köy bir gece Nadir’in köyünü basar. O olaylardan büyük bir pişmanlıkla bahsediyor: “aynı aşiretinden 7 köy , bizim köyümüzü ablukaya aldılar. Akrabalarımızla sabaha kadar direndik . onlardan ölenler oldu, bizden de … Sonra silahlarımızı alıp dağa kaçtık. 1 yıl dağlarda yaşadık. Sonra gidip Muş’ta teslim olduk. Bir yıl cezaevinde kaldıktan sonra af çıktı bizi de serbest bıraktılar.
Hapis hayatından sonra Nadir çaresiz bir şekilde, kan parasını denkleştirmek için varını yokunu satar ve ailesini yanına alarak Batı Anadolu yollarına düşer. Son durağı Manisa’nın Akhisar ilçesi olur. yaşamının geri kalanını da burada geçirmeye başlar.
Şener Şen’li Yıllar
Nadir, hayatını anlatırken sohbet boyunca gülümsediği anlar, Şener Şen ile olan yıllarını anlatırkenki anlardı. Şener Şen ile geçirdiği zaman, hayatının en renkli zaman dilimini oluşturmuş :
“ 1964’te Malazgirt kaymakamı köyümüze okul yaptırdı. Köyün muhtarı o zamanlar bendim . Köye o yıl Yusuf diye bir öğretmen verdiler ama çocuklara hiçbirşey öğretmiyordu. En sonunda çocukları sıra dayağından çektiğini duyunca ,artık dayanamadım . Kış Günü yaya olarak iki gün yol yürüyerek ilçeye gittim. Durumu kaymakama anlattım. Kaymakam anlayışlı adamdı. Bana ‘sen git ! ben gerekeni yaparım’ dedi. Yine karın üzerinde iki gün yol yürüyerek köye döndüm .”
Nadir köye döndükten bir iki gün sonra , köye yeni bir öğretmen gönderilir. Köye yeni gönderilen öğretmen, sonradan Türk sinamasının yıldızlarından biri olacak olan Şener Şen’dir. 1964’ten 1966 yılına kadar bu köyde kalır . Nadir, Şener Şen’in köye ilk gelişini şöyle anlatıyor:“ iki gün sonra, okula yeni bir öğretmen geldi. Gencecik daha yanında sadece bir valiz getirmiş. Ona dedim ‘Bu dağ başında ne yapacaksın şimdi; ne yatağın var ne yorganın ?’ Gözlerime baktı, eve hemen gidip yatak yorgan , yumurta, peynir ,ekmek , artık ne bulduysam alıp okula geldim.’ Aradan birkaç ay geçtikten sonra artık Şener de bizim gibi oldu.” film yıldızı olmadan önce ilkokul öğretmenliği yapan Şener Şen daha çok kırsal kesimlerde görev yapar. Nadir’in anlatığına göre , meraklı bir yapısı olan Şener Şen , köylülere başlarında geçen yöreye has olayları anlattırırmış. Bundan anlaşıldığı kadarıyla ,bu yaşanmışlıklar sonraki yıllarda Şener Şen için iyi birer sinema malzemesi olacaktı. Nadir’in deyimiyle o “kış kıyametinde” Şener Şen ile olan anıları bunlarla sınırlı değil, davet edildikleri komşu köye gitmek için karda yola çıkan ikili, bir deyimin kültürler arası uyuşmazlığının azizliğine uğrarlar :
“ Köydeki bir yaşlı, köyün muhtarı ve öğretmeni olarak beni ve Şener’i evine davet etti. Ben Şener’den hızlı yürüyordum. arkada kaldığı için ‘ Nadir Amca ,maşallah tazı gibisin!’ diyince bozuldum , arkama döndüm ‘b..K oğlu b..k ne dedin sen’ dedim ona…korkmuştu, ‘tazı dedim amca!’ baktım bilgisizliğinden söylemiş, dedim ki ‘ Bak Şener, biz tazıya “Tejî” deriz, Tejî de köpeğin bir çeşittidir. Av için kullanılır.Şimdi sen bana köpek demiş oldun.’ baktım yok, bu söz onlar için normalmiş . Dedi ‘tamam amca afola!’ bir gün de yine onunla birlikte Dignûk nahiyesine gidiyorduk. Bu sefer at sırtında gidiyorduk. fırtına bastırmıştı. göz gözü görmüyordu. Ben at ile önden gidiyordum.Şener’in binmiş olduğu at birden boş bir şekilde yanımdan geçti, meğer at Şener’i yere atıp kaçmıştı. geri dönerek onu kara saplandığı yerden kaldırıp götürdüm.
Uğur Dündar ile ‘İşte Hayatınız’
1966’da Şener’in tayini çıkar. İstanbul’a dönen Şener’in gitmeden önce Tuncer adlı kardeşi köye gelir, o günlerde Nadir’in de bir oğlu oldur. İsmini Tuncer koyar. Sonraki yıllarda da mektuplaşırlar.
Şener Şen 1966 yılında İstanbul’a döner dönmez tiyatro ve sinama oyunculuğuna başlar, ilk rol aldığı film de 1967’de Yılmaz Güney’in “Sözde Kızlar” adlı filmi olur. Filmin çekimleri sırasında Güney, daha önce hüküm giydiği bir davadan dolayı Konya’ya sürgün edilecektir. Nadir’in anlatımına göre ,1974’de Uğur dündar’ın daveti üzerine İstanbul’a gider. TRT’de “ İşte Hayatınız” adlı bir program yapan Uğur Dündar,o haftaki konuğu Şener Şen’dir. Program gereği, ünlüleri hayatlarında iz bırakan insanlarla buluşturan Dündar, bu amaçla Şener ile Nadir’i aynı programda buluşturur :“Perde açılır açılmaz beni Fenek köyü Muhtarı diye çağırdılar, Şener beni görünce koşup boynuma sarıldı. o da şaşırmıştı. Programda Şener ile olan birkaç anıyı anlattım. sonra bol bol fotoğraf çektik. Israr etti bu akşam kalın diye ama Uğur Dündar dönüş biletlerimizi kesmişti.Kalamadık.”
Israrla hala Şener Şen’e ulaştığını söyleyen Nadir, Şener Şen’in 1974’te vermiş olduğu telefon numarasını hala ısrarla aradığını söylüyor. Bir asır boyunca tarihe tanıklık eden Nadir, Manisa’daki evinde, kalabalık ailesiyle birlikte, doğduğu toprakların özlemiyle yaşıyor. Röportajın sonunda bu özlemini birkaç defa da dile getiriyor.
2014 / Anf
Canım dedelerim Allah mekanlarınızı cennet eylesin hepiniz kalbimizdesiniz
YanıtlaSilAllah rahmet eylesin mekanları cennet olsun inşallah
SilSende kimsin
YanıtlaSilO tarihte yani 1973 74 yılası 13 yaşımdaydım çok kötüydü ırkçılık ve ayrımcılık vardı köyün dağlarında kan kokusu kilometrelerce yayılmış ve tüm malazgirt ırkçılar tarafından köyü albukaya almışlardı tabi hınıs ve karaçoban civar halkı dernek köyüne yardıma gidildi çok insan suçsuz yere öldürüldü tüm ölenlerin mekanları cenet olsun ama şükür şimdiki kuşak gençlerimiz hepsi duyarlı ve yurt severler yani eski insanlarımız gittikleri yerden geri gelmesinler yırlı ve macir diye bir ayrımcılık çıkartmışlardı
YanıtlaSilPeki sen o fenek kavgayı hatırlıyor musun
SilTari ailesinden niye bahsedilmemis
YanıtlaSilSen hangi Tari ailesindensin bende Tari ailesindenim
SilMekanınız cennet olsun canım dedem ve nadir dede
YanıtlaSilKan davasın ya yanlış anlatmış yada yanlış yazılmış kendi ölenlerden behı yapılmamış
YanıtlaSilBen kurban kabar şener senin tahtada yazı yazdırdı çocuk İskender daramandır ve şu anda benim köyümde ikamet etmekte
YanıtlaSilMekan lari cennet olsun inşalah mala mını
YanıtlaSil