DEVRİŞ ÇİMEN - SULEYMANİYE / ANF
Bir çocuğun elini tutan adamın yanında, boynuna sardığı taşıma şalın içerisinde bebeği ile bir kadın figürü resmedilmiş heykele… Arkasında tel örgülere takılı bir el… Bu tel örgüleri bir sınırı anlatıyor sanki… Ve buradan yürüyorlarmış gibi tasvir edilen üçlü uzaklara bakıyor gibi görünüyor. Bu anıt Silêmanî şehir merkezinin güneyine düşen Bana ile Baban caddelerinin kesiştiği kavşakta. Şehirde bulunan yüzlerce heykele, geçen yıl “Feylî şehitleri günü” olan 7 Nisan’da, gerçekleştirilen bir tören ile Feylî Kürtlerin de bir hikayesi eklendi. Bu anıt Feylî Kürtlerin yaşadığı trajedilerin unutulmamasına karşı küçük bir sembol; bazıları için unutmamaya işaret ederken bazılarını da tanımaya davet ediyor…
‘Tanımaya davet’ diyorum, zira Kürtlerin genelinin Feylîler hakkında bilgileri sınırlı. Konu hakkında başvuracağımız kaynaklar neredeyse yok denilecek düzeyde. Var olan iki kaynak ise Fransızca. İsmail Kamandar’ın Feylîler hakkında Fransızca yazdığı kitap Zeyneb Murad tarafında arapçaya çevirilmiş olsa da, henüz basılmadı. Yine Fransızca Ali Babaxan tarafında yazılan kitabın dışında, Feylîler ile ilgili bilgi ancak sözlü aktarım düzeyinde. Bu da konu hakkında bilgilerin parçalı ve yoruma açık olmasını beraberinde getiriyor.
Konu hakkında Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK) üyesi ve Feylîler ile ilgili çalışma yapan Zeyneb Murad’ın yanı sıra Silêmanî’deki Feylî Kürt Kurumu başkanı Nadira Karimm’ın görüşlerini alarak, bu topluluğu biraz daha sizlerle buluşturmaya çabaladık. Konu hakkında bilgi veren iki kişinin de kadın olmasının bir rastlantı olduğunu düşünmüyorum. Bu anlamda Feylî olan Leyla Qasım’ın siyasi görüşlerinden ötürü idam edilmesinin biraz da mensubu olduğu topluluğun diğer komşu topluluklara nazaran, kadına daha fazla alan tanıması ile bağlantılı olduğunu gösteriyor.
FEYLİ KİMLİĞİ...
Bazı kaynaklar “Feylî” tanımını, tarihsel olarak Sasanîler döneminde Güney Kürdistan’dan Bağdat‘a kadar Dicle nehirinin doğusunda uzanan bölgenin “Pehlevî” olarak isimlendirilmesinden türediğini öne sürüyor. Bu bölgede yaşayan Kürtler de ise sonradan coğrafik tanımlamadan dolayı Arapların ‘Pehlî’ kelimesini ‘Feylî’ olarak telaffuz etmesinden oluştuğunu varsayıyor. Zira Arapça alfabede “P” harfi olmadığından “F” olarak başa getirilmek suretiyle Pehlî, Feylî olarak ifadelendirilerek günümüze kadar geldiği yaygın kabul gören bir var sayım. Bu anlamda ‘Feylî’ bir coğrafi kimlik veya bir tanım olarak Kürtlerde Câferî Şiîliği inancına mensup olan topluğu kapsıyor. Câferîler ise Şiîlerin çoğunluğunun mensubu olduğu fıkhî mezhebinden. Dolayısıyla yaşanan tarihsel olaylar ile birlikte Feylî Kürtlerde mezhep daha fazla ön planda tutulmuş aidiyet ve etnik kimlikleri ikinci planda kalmış.
YAŞADIKLARI COĞRAFYA VE SAYILARI
Esas olarak Feylî Kürtler’in dağılım merkezinin İran’ın İlam şehri olduğu bazı çevrelerce öne sürülüyor. Yine İran’da Irak sınırına bitişik Qasr-i Şerin’den İlam’a ve oradan da Kermanşah’a uzanan bölgede geçmişte daha yoğunlukta yaşayan Feylîler, bugün de varlıklarını sürdürüyor. Tarihsel süreç içerisinde, bölgede beslenme, barınma ve güvenlik gibi farklı sebeplerden ötürü yaşanan göçlerden Feylîler de etkinlenmiş. Çok uzuk olmazsa da, batıya doğru, yani bugünki Irak devleti sınırları içine doğru göç yaşamışlar. Bu göçlerden sonra oluşan Irak ulus-devleti sınırları keskinlik kazanınca, Feylîlerin büyük kısmı doğal olarak Irak topraklarında yaşamlarını sürdürmüş.
Feylî Kürtlerdeki aşiret yapısı önemli bir toplumsal örgütlülük. Zeynep Murad, yaklaşık 90 aşiretin var olduğunu ifade ediyor. Nadira Karim ise Ali Şerwan, Malak Şahi, Jaberi, Ansari, Laki, Xezel, Şoxan ve Zouri Qaitoli aşiretlerin ise belirgin olan aşiretler olduğunu söylüyor.
Feylî Kürtler tarihsel olarak en az son iki yüzyılda Irak’ta Samarra’dan Bağdat’a kadar uzanan Dicle nehirinin doğusundaki Diyala vilayetinde yer alan Xaneqîn, Celawla, Al-Miqdadiyah, Mendeli ve Zorbateyah gibi yerleşim yerlerinde yaşamış. Burası Kürdistan coğrafyasının içerisinde olup da, bugün Irak anayasasınca “tartışmalı bölge” diye tabir edilen yerlerden.
Feylî Kürtler için, yurt olarak adı geçen ve Irak-İran sınırında yer alan bu şehirler ifade edilse de geçmişte Bağdat, Basra, Kerkük gibi Irak’ın büyük kentlerinde de siyasetin ve ekonominin önemli noktalarında yer almışlar. Bugün de, Bağdat’ta onbinlerle ifade edilen bir Feylî nüfusu var. Feylî Kürtler, geçmişte ev ve mobilyalarda kullanılan odun işletmeciliğinden tutalım, tütün ve değişik fabrika üretimlerinde etkinlikleri ile Irak ticaretine önemli katkıda bulunmuş.
Bugün kendini Feylî kabul eden Kürtlerin sayısının Irak ve İran‘da 500 binden fazla olduğu tahmin ediliyor iken, Nadira Karim ve diğer bazı Feylî kurumlar ise bir milyondan fazla olduğunu ifade ediyor. Yine net bir rakam belirtilmese de azımsanmayacak bir kesim, değişik ülkelere dağılmış vaziyette yurt dışında yaşıyor. Sonuç olarak, Feylîlerin rakamsal olarak az veya çok olması, onların kültürel haklarının tanıma şartını değiştirmeyecek.
Feylîler bugün önemli ölçüde kendilerini Farsça veya Arapça ifade ediyor. Oysa Feylîler konuşurken Sorani lehçesine yakın olan ve esasında Güney Kürt lehçesi (Soranca merkezli tanımlanan lehçe ayrımında, Kuzey olarak ifade edileni Kurmanci, Güney olarak ifade edileni ise Feylîlerin konuştuğu lehçedir) olan lehçeyi konuşuyor. Lehçelerini yazılı hale getirecek bir çalışma olanaklarının olmadığını; “Soraniceden farklı olarak biz cümleleri tersinden kuruyoruz” diyor Zeynep Murad. Bu ve buna benzer birçok nedenden kaynaklı, Feylî topluluğunun yaşadığı coğrafyanın Arap halkı ile iç içe olması ve inanç olarak da diğer Kürtler ile ayrışması, kültür ve ritüellerine de yansımaları var.
YÜZBİNLERİN TEHCİRİ...
Feylîlerin yukarıda bahsettiğimiz Irak ticaretindeki güçlü örgütlenmesinin Baas rejiminde yaratmış olduğu intiba sonucu, imkan ve olanaklarına el konulup, tehcir edilmesinden midir bilinmez ama bugün yaşadıkları dağınıklığın önemli sebepleri var. Çünkü Feylî Kürtler sistematik uygulamalar sonucu diğer toplumlardan ayrıştırılarak, aslen İranlı ve Kürt oldukları gerekçesiyle Sünni Baas rejiminin düşmanca saldırılarına ve ayrıştırıcı bir din siyasetine maruz kalmış.
1968’de Irak‘ta darbeyle iktidarı ele alan Baas Partisi, örgütlü yapısıyla kısa sürede bütün devlet kurumlarına egemen olmasından hemen sonra, 1969-1971 arasında 40 bini aşkın Feylî Kürdü İran’a göçe zorlamış. Bu zorunlu göçten üç ay önce insanlara haber verilmiş olunsa da 1979 Baas Rejiminin başına gelen Saddam Hüseyin, Feylî Kürtleri bir bütün olarak “yabancı kökenli” damgasıyla “vatana ve millete ihanet” suçlamasıyla çıkardığı 666 No’lu yasaya dayandırarak, 7 Nisan 1980 itibariyle haber vermeden, acımasız bir tehcir uygulamış. Değişik rakamlar ile ifade edilse de, en az 300 bin Feylî Kürt’ten Irak kimlikleri alınarak, evlerinden çıkarılıp, arazi, mal ve mülklerine el konulmuş. Bu tehcir politikası bir nevi hafıza silme yöntemi olarak da ele alınabilinir. Ev, okul, kamu kurumları, hükümet binaları, ordu ve işyerlerinden alındıklarında, taşıdıkları elbiselerinin dışında birşeyleri yanına almaya izin verilmeyerek, mayınlı Irak-İran sınırına sürülmüşler.
Bu esnada yaklaşık 20 bin, “yaşları 16-40 arısında kadın ve erkek toplama kampları veya cezaevlerine konuldu” diyor Nadira Karim. Bu insanların hiç biri, bir daha ortaya çıkmadığı gibi el konulan mal ve mülkleri Araplara verilmiş. Tehcire tabi tutulanların bazıları Irak hükümet ve siyasetinin önemli makamlarda yer aldıkları belirtiliyor.
Mayınlı arazilerde yaşanan yüzlerce kaybın sonunda İran’a ulaşan insanlar, burada da çalışma imkanlarından yoksun, yabancı statüsünde onlarca yıl sürgün yaşamış. İran’da ise ağırlıkta Kermanşah ve İlam bölgesinin yanısıra binlercesi hala Cuhrum ve Ezner adlı mülteci kamplarında yaşamlarını sürdürüyor. İran devleti bir dönem Feylîler için yurtdışına çıkış yasağı uygularken, içerde de “yeşil kart” ile kalmalarına olanak tanımış. Yeşil kart, mülteci statüsünü ifade eden bir belge. Daha sonra Irak Hükümeti’ne geri dönmeleri için baş vuran Feylî Kürtlere, İran devleti tarafından ‘Dönüşü olmayan yolculuk’ yazan bir kart verildiği söyleniyor. Dolayısıyla İran’dan çıkış yapan Feylîlerin bir daha dönüş yapma olanağı da elinden alınmış olunuyor.
KENDİ YURTLARINDA YABANCI!
Saddam rejimi döneminde kimlikleri elinden alınanların bir kısmına 2003’te rejim yıkıldıktan sonra oluşan Irak hükümeti tarafından kimlik verilmeye başlandı. Bugüne kadar yaklaşık 100 bin kişiye ülkenin resmi kimlik belgesini verilmiş olunsa da, dönenlerden en az 100 bin kişi hâlâ kimliksiz. El konulmuş ev, mal ve mülklerine kavuşmaları neredeyse imkansız. Yine evlerine yerleştirilen Arapların çıkarılması bir yana, nasıl olacağına dair yeni oluşan Irak hükümetinin ciddi bir konsepti olmamış. Ayrıca Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin de Feylî Kürtlerin haklarını sahiplenecek ve koruyacak bir politikası yok. Bu belirsizlikten ötürü Bağdat gibi büyük şehirlerde yaşayan Feylîler, kendilerini “Bağdatlıyız” diye tanımlıyor ve bazıları “bizi kendilerinden görmüyorlar” diyerek Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne tepkisini dile getiriyor.
Hatta öyle ki, Feylî Kürtlerin kimliklerine kavuşabilmeleri için, Iraklı olduklarını kanıtlama şartı konulmuş. Bu talebi karşılamak ise hayli güç. Kimliklerini 1957’de yapılan nüfus sayımına katıldıklarını ya da katılanların çocukları, torunları olduklarını belgeledikleri oranda alabiliyorlar. Kimlik, mal, mülk, belge başta olmak üzere herşeylerine el konulmuş Feylî Kürtlerin büyük bir kısmı bunu ispatlayabilecek belgelerden mahrum ve bu nedenle neredeyse kendilerinden imkansızı talep ediyorlar. Dolayısıyla geri dönmüş olsalar bile, yaşam koşulları zorlu olmakla beraber, kendi topraklarında yabancı statüsünde yaşıyorlar.
KUCAKLAYICI BİR YAKLAŞIM...
Feylî Kürtler ile ilgili bugüne kadar doyurucu bir bilgi başta olmak üzere, yaşadıkları tehcir ve katliamlara ilişkin bir araştırmanın olmaması Kürt aydınları, Kürt kurumları ve siyasetinin yetersizliği. Kürt siyasi otoriteleri en azında bundan sonra Kurdistani tüm etnik ve dini toplulukları ötekileştirmeden, kucaklayıcı bir demokratik olgunluk temelinde başlangıç yapması gerekiyor. Bunların başında ise, Feylî Kürtler gelmeli.
Feylîlerin kendilerini ifade ederkenki ortak özellikleri acıdır. Fakat bundan da öteye ritüelleri, kültürleri ve inançları hakkında daha fazla bilgiyi açığa çıkaracak bir yol gerekiyor. Zira yorgun-argın bir biçimde yürüyüşleri devam ediyor Feylîler… Yol belirsiz ama yürümek istiyorlar… Şimdi Feylî Kürtler yurtlarına ve yaşayacakları mekanlara doğru yürürken, anıt ve heykellerden öteye, onları kacaklayacak bir siyasi ve toplumsal mercii arıyor…
Kürt siyasi mercileri ve araştırma merkezleri Feylî Kürtler hakkında çalışma yürütüp, yurtlarına dönebilecek koşullar üzerinde kafa yorması, Feylî Kürtlerin yürüyüşünü karşılayacak adımlardan biri olarak ortada duruyor.
Kaynak: Yeni Özgür Politika
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder