Sayfa - Rûpel

Bölümler - Beş

17 Haziran 2012 Pazar

Zîlan'da bir eşkıya fotoğrafı ve tarihin tekerrürü (SELAHEDDÎN BIYANÎ)


Bazen yüzüne kadar dökülen uzun saçlarını yana devirip öfkeyle konuşan, dağda bile üzerinde son derece şık elbiselerle gezen, Hesenevdal Medresesinde öğrendiği Ehmedê Xanî'den beyitler okuyan bu bakımlı eşkıya, ısrarla 'Bu savaşı kazanmak için tek bir yolumuz var. Zîlan Köylerine inip bütün çocuklarımızı ve kadınlarımızı öldürelim; bize ayak bağı olmasınlar; işte o zaman dünya alem görsün bakalım kimin yiğit kimin kahpe olduğunu' diye ısrar ediyordu. Xalis Beg, gözleri çakmak çakmak olmuş bu adamı dehşetle dinliyordu...




Zalimlerin kimseler tarafından hatırlanmasın diye yırtıp zamana savurduğu yüzlerce tarih sayfasının içinde en çok eşkıyalar gizlidir. Zalim onu gizledikçe dengbêjler ve yaşlılar divanı onu inatla yüzeye çeker. Zalim, öyküyü unutturmanın hesabını yaparken yetmiş yıl sonra Şêx Ararat Tendürek dağlarında izini sürer Reşoyê Silo'nun. Çakırbey Karakolu basıldığında yeşil sarı kırmızı bir Acem
kumaşını sırığın ucuna geçirip en önde yürüyen bu adam, 1926 sürgününde Batı'ya sürüleceğini bildiği andan itibaren yoldaşı Bekirê Qulixan ile birlikte dağları mesken tutar ve aynı dağlarda öldürülür!... Sırtını dağlara ve onu ihbar edecek bir ihbarcının erken infazına dayadıkça güvendedir eşkıya. En çok ovalarda ve derin vadi boylarında vurulur onlar. Bir kaç haini daha öldürmeden gitmiş olmanın pişmanlığını taşır eşkıya; çünkü keklik soyundandır o. Öldürülen bütün eşkıyaların fotoğrafında aynı imge hakimdir: tilkinin kurnazlığı, yaz ortasında bile giyilmiş kalın elbiseler ve bir keklik mahcubiyeti. Zîlan Direnişi katliamla sonuçlanınca yanına eşi Zeyno'yu alıp seksen kişilik bir grupla Zîlan dağlarına çekilen ve adamlarıyla 1931'in kışına kadar direnen Reşoyê Silo'nun adamları bir tek açlıkla baş edemezler. Zîlan Katliamından sonra bütün Zîlan mıntıkası boşalınca adamlarının arasında açlık ve çözülme başlar. Reşo, yanına Mihemedê Xalit ve Emerê Xalit adlarındaki iki kardeş ile eşi Zeyno ve Zeyno'nun Kalkî Aşiretine mensup bir akrabasını alarak Tendürek dağlarına çekilir.
Bargirî-Erdîş sınırındaki bir mağarada saklanmışken Zîlan'da karın deşmekle ve kelle koparmakla ün salmış İbrahim Bey komutasındaki askerler, resmiyetin milis, Kürdün cahş dediği Sidîqê Keçel ve Feto'yu da yanlarına alarak pusuya düşürürler Reşo'yu. Reşo'nun çok güvendiği tüfeği tutukluk yapar. Kürdün tarihinin ve talihinin en çok tutukluk yaptığı zaman dilimidir o günler. Reşo, kendisini teslim almaya gelen akrabası Feto'ya ilk kez yalvarır: Tüfeğini ver bana; benim tüfeğin namlusunda mermi sıkıştı. Feto, Reşo'yu teslimiyete zorlar. Reşo'yu oradan alıp öbür gün Zeyno'nun bulunduğu mağaraya götürürler! Zeyno direnir; yıllar sonra Zeyno'nun izini sürer Zîlan adında genç bir kız. Reşo te digot li mala emer mêr û mêrxas li ser min da tûne ne. Hilde tivinga xwe biheje û bi ber min ve were... diye ağıtlar yakar dengbêjler yıllar sonra Zeyno'nun ağzından. Zeyno, Reşo'nun ısrarıyla teslim olur; öfkeyle Reşo'nun yüzüne bakar! Hani ölüme kadar direnecektik Reşo! Reşo sadece buraya kadarmış der sessizce... İbrahim Beg Zeyno'ya dönerek: Bak yiğidini yakaladım; ben mi yiğitim o mu diye sorar! Zeyno hiç sektirmeden 'Sen Reşo'nun iti bile olamazsın! Senin emrinde askerler, milisler ve devlet var; benim kocamın bir tek tüfeği vardı; o tüfek de ona ihanet etti der. Bu cevap üzerine İbrahim Bey'in emriyle askerler ikisini yere yatırıp başlarını gövdelerinden ayırırlar ve kesik başlarını köy köy dolaştırıp teşhir ederler. Bu gelenek İbrahim Bey'den torunlarına kalır! Tarih süreğendir; sarmaldır; tekrar edilmeyi sever!

"'Eşkıyalar' kitaplardaki resmi tarihe değil, hatırlanan tarihe aittir. Olaylar ve onları şekillendirenlerin kayıtlarından ibaret olan tarihin değil, teoride denetlenebilir olsa da fiilen denetlenemeyen ve yoksulların dünyasını belirleyen etkenleri simgeleyenlerin, yani halka adalet getiren kralların ve kahramanların tarihinin parçasıdırlar. Eşkıya efsanesinin bizleri hala harekete geçirebilme gücüne sahip olması bundandır."
Eric J. Hobsbawm

Yıllar sonra İran'dan bir asker Reşo'nun infazından hemen sonra çekilmiş bir fotoğrafla birlikte bir mektup yollar Reşo'nun akrabalarına. Mektubun bir yerine bir cümle düşmüştür: İbrahim Bey Reşo'ya seni nasıl öldürmemi istersin diye sorduğunda Reşo: tutukluk yapan o tüfek benim ölümüme sebep oldu; o tüfeğin namlusunu ağzıma sık diye cevap verir. Ve tam yüzyıldır bütün eşkıya fotoğraflarında eşkıyanın ağzından kan akmaktadır.

Yararlanılan Kaynak: Sedat Ulugana; Ağrı Kürt Direnişi ve Zîlan Katliamı (1926-1931) Pêrî Yayınları


Sûto

Jin, kûçikê şil û tifinga bê nîşan
gunehên dijwar bûn di ola wî da.
Awirên xwînrêj û simbêlên wek Gûrzê Rostem
Dijminahiya xurt û Mêrxaziya Bahdînî
Cîrokek bi qetil û xwîn bû Sûto

Sûto pişta xwe dabû bêkesiya xwe
Dilê wî wek Çiyayê Kato hişk
wek Çemê Qetlê zalim bû
evînên rêgir û mêrkûj şîrê memikên diya wî bûn
bi xwîn, xwêdan û bi jehra xîzaniyê  hatibû mijandin.
Lê belê wek dostekê bê bazar dostê xwedê bû.

Ew çavên xof didan dijmin niha kor
Lingên welatê jêr lerizandî niha sist û bê taqet
Ew pişta kû barê heştê salan barkirî xwar û qop
Destên tetîkên Tifinga Bîrno ezber kirî wek zeviyên bê av şeq şeq bûyî
Ew jana malxirab li ser gûrcikên wî diyariya zindanên welatê Tirka bû
Ew rûyê nerm û hişk wek beroja Çiyayê Satê bê deng û tenha
Dilê wî tejî bûye ji tirsa xwedê
Roj hatibû wê bimira Sûto

Dihate bîra wî ew rojên çelenk û rûspî
Ew rojên talan û berfirehî
Navdanên gûrîna ewrên berî baranên bûharê
'Eger pişta min xwe bîgehîne Çiyayên Reş
bira bi heft bavên xwera werin Romiyên Teres’
wê gavê çawa di qût qûtî dilê wî
çawa dibû zarokek nehs ew mêrxazê hezar salî

Tizbihên kehrebar, kopalê heyzeran
keziyên kevaniya wî -derdê namûsê-
hêj di xûrçika hespê kimêt da veşartî
ew çavên hezar jin tê da helyayî niha pêşiya xwe na bînin
ne pişta wî ya qahîm, ne navdanên Çiyayê Satê êdî nikarin biparêzin egîdiya Sûto
êdi li civatên kalemêran
û metelokên pîrejinan da tê risandin bêkesî û belengaziya Sûto

'heyfa mêra di çi halî’ pêvenoskên dengbêja bûn
ew dengbêjên li civatên mîr û paşayên zûlûmkar xûlametiya keyfa wan kirî
sûto bi dengekî gûr û şikestî strana xwe digot
mista xwe şidandî û dijûn didan hemû dengbêjan:
'li rêyên dûr min winda kir eşq û evîn
evîn ji tirsê reviya cilmisî sosin û asmîn
ez sûto bûm xweyiyê tifinga sêtir a dilhelîn
bi mêrxasî û zulmê borî ev emrê pûç û derewîn'

sûto her dû destên xwe vekirî
wek şêrekê pîr û poşman:
bes e ey xalikê erd û ezman
xweyiyê av û agir
ey dostê kevin û rehmanê dilan
an bi mêranî
an jî tû bêje…

hezar tefik û kemînan ez derbaz bûm
hezar caran canê min hat ser pozê min
ez fîlitîm ji destê Îzraîl
min bikûje êdî ey cebbarê jorî
vê carê jî bi mêranî
ve carê jî…

Özgür Politika Gazetesi PolitikART eki


PolitikART'ın Zilan katliamı ve Ağrı İsyanları ile ilgili diğer yazıları:

OKUMAK İÇİN, YAZILARIN ÜSTÜNE TIKLAYIN.


Özgür Politika Gazetesi PolitikART eki: Zilan Katliamı






1 yorum:

  1. her biji hewalno Süper bir site olmuş bir agrılı olarak gurur duydum..
    http://makaleyazarlari.blogspot.com buda benim blogun Yazmak istersenin haberleşelim..

    YanıtlaSil