Sayfa - Rûpel

Bölümler - Beş

12 Aralık 2011 Pazartesi

Milli Şef'in sürgünle 'terbiye ettiği' iller

CHP lideri Baykal'ın Balyoz soruşturmasında gözaltına alımları 'Malta Sürgünü' olarak değrelendirmesine karşı çıkan Başbakan 1938'e gözaltılmasını istemişti. Milli Şef dönemi sürgünleri yeniden gündeme taşındı.
Baykal'ın 'Malta' benzetmesi ‘Dersim Sürgünü’nü hatırlattı. CHP iktidarında yapılan operasyonda 40 bin kişinin de öldürüldüğü ortaya çıktı."Cumhuriyet Dönemi İsyanları" isimli bir çalışma hazırlayan Prof. Dr. Özer, "Tunceli Sürgünü"nün vesikasını açıkladı: Dersim ile birlikte toplam 13 şehirden 25 bin kişi batıya sürgün edildi. Dersim’de yaklaşık 40 bin kişi hayatını kaybetti...

CHP lideri Baykal'ın Balyoz soruşturması kapsamındaki gözaltıları "Malta sürgünü" diye nitelendirmesine, Başbakan Erdoğan'ın "Malta sürgünlerini hatırlatanlar 1938'e dönsünler. Sayın İnönü'nün Cumhurbaşkanı olduğu dönemdeki Tunceli sürgünlerine baksınlar. İlçe ilçe, köy köy bu ülkenin insanları nerelere, nasıl sürgün edilmişler ona baksınlar. Eğer daha ileri giderlerse bunların vesikasını da açıklarım" sözleriyle yanıt vermesinin ardından Tunceli'de, 1937 ile 1938 yılları arasında yaşananlar yeniden gündeme geldi.
"5 Büyük Tarihi Kavşakta Kürtler ve Türkler" isimli kitabında Dersim isyanını anlatan ve "Cumhuriyet Dönemi İsyanları" isimli bir çalışmasının hazırlıklarını sürdüren Süleyman Demirel Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Özer, arşivlerin tam olarak açılmamasına rağmen, tespit edilen rakamlarla o dönemde bölgede yaşanan sürgünleri anlattı. Özer, Cumhuriyet döneminin ilk 15 yılı boyunca, 1925'te Şeyh Sait, 1930'da ise Ağrı isyanı olduğunu hatırlattı.
Özer, Tunceli'de yaşananlarla ilgili ise "Bir yerde devlet yıllardır Osmanlı'dan beri dize getiremediği Dersim'i halletmek için ve baskı altında tutabilmek için bir hareket düzenliyor. Yıllar boyunca "Dersim'e sefer olur, zafer olmaz" diye söylenmiş. 1935'te Bakanlar Kurulu bu tarihi psikolojiden kurtulabilmek için Dersim'in ismini Tunceli olarak değiştirdi. Daha sonra 1937'de başlayan ve 1938'de süren süreç yaşandı" dedi.
ZORUNLU İSKANA TABİ TUTULUYOR
O dönemde yaşanan birçok trajedi olduğunu belirten Özer, Dersim'in daha sonra yasaklı bölge ilan edildiğini belirterek, "Dersimliler 1938'de zorunlu iskana tabi tutuluyor. Yerlerinden yurtlarından edilerek batıya göç ettiriliyorlar. Ata baba topraklarından, köklerinden, yaşam biçimlerinden, kültürlerinden kurtarılarak batı illerine sürgüne gönderiliyorlar. Bu iskan kanunu ile sadece Dersim bölgesi değil, doğudaki illerden de sürgüne gönderilenler oldu" dedi.
BAKANLAR KURULU KARARI SONRASI BAŞLAYAN ZULÜM
Özer, tespit edilebildiği kadarıyla sürgün rakamlarını da şöyle açıkladı: "Dersim, Erzincan, Bitlis, Siirt, Van, Bingöl, Diyarbakır, Ağrı, Muş, Erzurum, Elazığ, Kars, Malatya ve Mardin illerinden 5 bin 74 haneden, 25 bin 831 kişi batıya sürülüyor. Bu rakam daha sonra kimilerine göre 27 bin kimilerine göre 30 bin kişiyi aşıyor. Ama, bunların yarısına yakını Dersimli. Dersim'den 12 bin kişinin sürgün edildiği tahmin ediliyor ama tespit edilebilen, Bakanlar Kurulu'nun 6 Ağustos 1938 tarihli kararı ile 1246 haneden 5 bin kişi tespit edildiği kadarıyla 15 şehrin 50 kasabasına bağlı, 922 köye zorunlu göçe tabi tutuluyor.
VESİKALARI VAR
Örneğin, Denizli'ye 158 hane 161 köye, Aydın'a 100 hane 100 köye, Bilecik'e 100 hane 50 köye, Bursa'ya 200 hane 100 köye, Balıkesir'e 104 hane 77 köye, Isparta'ya 20 hane 20 köye, Kütahya'ya 24 hane 23 köye, Burdur'a 62 kişi merkez ve 2 ilçeye, Muğla'ya 28 hane 28 köye, Eskişehir'e 50 hane 50 köye, Çanakkale'ye 150 hane 150 köye, Edirme'ye 50 hane 50 köye, Kırklareli'ne 50 hane 25 köye, Zonguldak'a 30 hane, Tekirdağ'a 75 hane 75 köye mecburi iskana tabi tutularak yerleştiriliyor. Kendi aralarındaki iletişimi kesebilmek için ayrı ayrı köylere yerleştiriliyor. Ellerinde nereye yerleştirildiklerine dair vesikalar var."
TARiHiMiZiN EN BÜYÜK KiTLE KIRIMI
Prof. Dr. Ahmet Özer, Dersim'de 40 bine yakın ölü, 10-12 bine yakın da sürgünün olduğunun tahmin edildiğini ifade ederken, "Dersim istatistikleri tam olarak yok. Arşivler kapalı. Bu arşivlerin araştırmacılara açılması lazım" diye yakındı. Özer, 1947'de çıkarılan 5098 sayılı kanunla, yaklaşık 10 sene sonra bu oturma zorunluluğunun kaldırıldığını, ancak "yasaklı bölge" uygulamasının ise 1950'ye kadar devam ettiğini söyledi.
TERBİYE ETME POLİTİKASI
Özer, " 1938'de yaşananlar Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük kitle kırımı olarak değerlendirilebilir. Zaten bugün yaşadığımız sorunlar Cumhuriyet'in Kürtler'i Türkleştirme, Alevileri sünnileştirme, Sünnileri de laiklik sopası ile terbiye etme politikalarından kaynaklıdır. Bu sorunların çözümü için 2 şey gerekir, birincisi tarihle yüzleşmek ve barışmak, ikincisi de farklılıkları teke indirgemekten vazgeçip, zenginlik olarak görerek toplumsal barışı sağlamaktır" dedi.

Bugün

Kaynak: yoksulkul.com





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder