Sayfa - Rûpel

Bölümler - Beş

9 Ocak 2011 Pazar

Zilan Deresi ve Ağrı İsyanı

Yüksekova Haber tarafından yazıldı


Zilan'da neler yaşanmış?
Van'ın Erciş İlçesi'nde bulunan Zilan Deresi'nde 13 Temmuz 1930 yılında yaşanan olaylarda, şans eseri kurtulan görgü tanıkları o gün yaşananları anlattı.


Görgü tanıkları askeri harekâtın isyanıbastırmak için başladığını, ancak öldürülen binlerce kişinin savunmasız sivil köylüler olduğunu söyledi.

Tarihe 'Zilan Katliamı' olarak geçen olayların başlangıcı 1926'da Biroyê Haskê Teli'nin (İbrahim Ağa) devlete başkaldırmasıyla başlar. Lübnan'da kurulan Ksoybun örgütü 1929'da isyana müdahil oldu. Dağınık şekilde savaşan isyancıları toparlaması için Ksoybun, Berzenci aşiretine mensup Seyid Resul'ü Zilan Deresi'ne (Geliyê Zilan) gönderir. Seyid Resul beraberindeki 400 kişilik grubuyla Erciş'i kuşatır. Uzun süren çatışmalar neticesinde geri çekilen isyancılar İran'a geçer. Bunun üzerine Erciş'te yüzbaşı olarak görev yapan Devriş Bey müfrezesini alarak Zilan Deresini ablukaya alır. Giriş ve çıkışları askerlerce tutulan Zilan mıntıkasında; Hasanabdal, Aks, Şahbazar, Doğanci, Tendurek, Çakırbey, Yılanlık, Harhus, Babazeng, Kömür, Şor, Şorik, Mürşit, Mescitli, Karakilise, Kündük, Zorava, Aryutin, Hallacköy, Koşköprü, Kuruçem, Mülk, Yekmal, Kilise, Gosk, Aşağı Partaş, Yukarı Partaş, Binesi, Bunizi, Pelekslu, Kerks, Sögütlü, Mığare, Kardoğan, Kelle, Hostekar, Suvarköy, Kızılkilise, Ziyaret, Hiraşen, komik, Şeytanava, Birhan ve Yukarı Koşköprü olmak üzere 44 köy ateşe verilir. Köylülerin hayvanlarına ve diğer malvarlıklarına el konulur. Binlerce kişi toplu bir şekilde makineli tüfeklerle taranıp öldürülür. Sağ kalan köylüler ise sürgün edilir.

Cenazelerin altında sağ çıkan ya da kaçıp hayatını kurtaran köylüler uzun süre kaçak yaşamak zorunda kalır. Zilan Deresi olayını 16 Temmuz 1930'da devletin yarı resmi gazetesi durumundakiCumhuriyet Gazetesi Zilan Deresi'nde gerçekleşen olayı şu şekilde verir:

"Ağrı eteklerinde eşkiyaya iltica eden köyler tamamen yakılarak ahalisi Erciş'e sevk edilir ve orada iskân olunmuştur. Zilan harekâtında imha edilen eşkıya miktarı 15 binden fazladır. Yalnız bir müfreze önünde düşüp ölenler bin kişi olarak tahmin ediliyor. Zilan Deresi'nden sıvışan 5 şaki de teslim olmuştur. Buradaki harp pek müthiş bir tarzda cereyan etmiş, Zilan deresi lepalep cesetle dolmuştu."
Cumhuriyet Gazetesi'nin tüyler ürpertici anlatımlarının yanı sıra bir de bugüne kadar söz konusu katliamdan kurtulanların tanıklıkları var. Zilan Deresi olaylarında sağ olarak kurtulanlar ve görgü tanıkları öldürülen binlerce kişinin isyancılarla alakası olmayan köylüler olduğunu belirtir.Askerler köylüleri toplayınca ailesiyle kaçıp saklanan Abdülbaki Çelebi, 8 köyün bir araya toplatıldığını ve hepsinin kurşuna dizildiğini söyledi. Cesetlerin altında sağ kurtulan Mirze Akmaz (88) ise, ailesinden 4 kişinin öldüğünü ve yüzlerce cesedin içinde sağ olarak kurtulan bir kaç kişinin daha olduğunu söyledi.

Görgü tanıkları anlatıyor

Zilan Deresi olayları çıktığında 4 yaşında olan Abdülbaki Çelebi (84), askerler köye yaklaşmadan babasının kendisini ve annesi alıp sakladığını ve bu sayede hayata kaldığını söylüyor. Şimdi Ağrı'nın Diyadin ilçesinde ikamet eden Çelebi, Geliye Zilan olaylarında yaşadıklarını hiç bir zaman unutamadığını belirtiyor. O gün yaşananları Çelebi şu şekilde anlatıyor:
"Askerler köye yaklaştığında herkes kaçtı. Kaçamayan ele geçti. Babam beni ve annemi alarak kaçtık. Bonuzlu, Burhan, Kerks, Milk, Kunduk, Sarko, Gomik, Şorık, Milk bu köylülerin hepsini toplamışlardı. Babam Şeytanava'yı da topladılar dedi. Buradaki esirlerin tamamını Mülk'e getirdiler. Biz Boynuzlu köyünün uzağında bir Nevala (Çukur) sığınmıştık. Derin bir çukurdu. Ancak içi oda kadar genişti. Taş üstte iki tarafta birbirine doğru esnemiş ve üstü dar içi geniş bir yer. Bahar suyu oradan geçiyor. Askerlerin eline geçmeyen kaçan herkes oradaydı. Oraya sığınmıştık. İnsan yanına gidip dikkatlice bakmasa kimse fark etmez orayı."
'Cenazelerin altında yüzden fazla kişi sağ çıktı'

Toplanan bütün köylülerin Mülk'e götürüldüğünü ve silah seslerinin kendilerine geldiğini hatırladığını belirten Çelebi, gece vakti toplatılan köylüler içinde bir köylünün kaçıp yanlarına geldiğini aktardı. Çelebi, hatırladıklarını şöyle anlatıyor:
"Mısto geldi. Mistoyê Ali, kaçıp gelmişti. İlk ateş açıldığı zaman Misto kaçmıştı. Arkasından ateş açmışlardı ama vurulmamıştı. Cenazelerin altından 100'den fazla insan sağ çıkmıştı. Bazıları yaralıydı bazıları da yara almamıştı. Mısto geldi, tamamıyla öldürdüler kimse kalmadı. Orada sağ kalanlar 'Biz Misto'nun dediğini yapsaydık çoğumuz kurtulurdu' diyordu. Meğer Misto onlara 'kaçalım ateş açsalar bile yarımız ölsek yarımız da sağ kalır kurtuluruz' demiş" şeklinde konuştu.

'üst üste yığılan insan cesetleri'

Köylerinde iki çocuğun da sağ kurtulduğunu anlatan Çelebi, o gece askerler çekilince köylülerin cenazeleri görmek için gittiğini söyledi. Çelebi;
"Biz oturmuştuk. Köylümüz olan iki çocukta cenazelerin altında çıkıp gelmişlerdi. Bir de Rabia vardı onun da kucağında bebeği vardı onunla kaçmıştı. Annem 'Rabia kızım nereden geliyorsun' dedi. O da cesetlerin altından çıktığını ve çocuğun uyuduğunu söyledi. Meğer çocuk ölmüştü. Gelirken çocuk ağlamasın askerlere ses gitmesin diye memeyi sürekli ağzında tutmuş çocuk boğulmuştu. Ben Rabia'yı ve kucağında bebeğini hatırlıyorum. Annem çocuğun boğularak öldüğünü söylüyordu. Ben bunları böyle gördüm. Askerler gidince cenazeleri defnetmeye gitti babamlar. Biz de giderken üst üste yığılan cesetleri gördüm. Daha da o manzara gözümün önündedir. Hiç bir zaman unutmadım" dedi.

Milisler ve Jandarmalar gözümün önünde öldürdüler

Katliamdan sonra Erciş'e (İrşad) yerleştiklerini söyleyen Çelebi, Zilan olayından sonra da milis ve askerlerin yakaladıkları kaçakları öldürdüklerini ve bundan dolayı da katliamdan kurtulan birçok insanın uzun süre kaçak yaşadığını kaydediyor. Milisbaşı ve 3 jandarmanın birisini gözleri önünde öldürdüğünü hatırladığını belirten Çelebi, şunları ifade etti:
"Biz katliamdan sonra İrşat'a yerleştik. Dedemlerin yanına gitmiştik. Simoyê Muksre diye biri vardı. Dedemlere gelmişti. Dedem ona 'Sıddık seni görürse jandarmalara öldürtür. Hemen git' dedi. Sıddık milisti. Der demez üç jandarma ve Sıddık denen milis aşağıdan geldiler. Ateş açtılar Simo kaçtı ama yakaladılar. Getirip çadırın önünde kurşuna dizdiler. Simo kaçarken evin önündeki sütün içine düştü. Oluk oluk kan akıyordu. Bunları bugün gibi hatırlıyorum. İnsanlar toplu katledildikten sonra da zülüm bitmedi. Kimse evine gelemiyordu herkes dağlarda saklanıyordu. Herkes bilsin ki böyle bir katliam yaşandı."

'Sayım var diye köylüleri yayladan indirip öldürdüler'

Van'ın Erciş ilçesinde oturan Mirze Akmaz (88), Zilan olayları yaşandığı dönemlerde 8 yaşındaymış. Bütün köylülerin yaylaya çıktığını belirten Akmaz, muhtarın sayım olacak diye köylüleri kandırdığını ve köye geri dönmesini sağladığını anlatıyor. Akmaz, babasının buna itiraz ettiğini ancak muhtarın kendisine askerlerce söz verildiğini köylülere dokunulmayacağını söylediği ve herkesi köye getirmeye razı ettiğini kaydediyor. Köye geldikten 2 gün sonra askerlerin köye yaklaştığını, babasının tekrar muhtara "nişanlı kızlarımızı gençleri ve çocukları gönderelim gitsinler saklansınlar ne yapacaklarsa biz ihtiyarlara yapsın" dediğini ancak muhtarın sadece sayım olacağını tekrarladığını belirti.

'Sesler kesilene kadar kurşun yağdırdılar'
Akmaz, askerlerin bütün köylüleri topladığını ve köy içinde arama yaparak saklananları da getirdiklerini dile getirerek, "Bütün köylüleri topladılar. Askerler bizim etrafımızı sardı. Aynen sürü gibi bizi önlerine kattılar. Derviş Bey atına binmişti. Bizi köprünün diğer tarafına geçirdiler ve Doğanci köyü ile birleştirdiler. Büyük bir kayanın dibine geldik. Orada askerler bir iki kurşun kayaya sıktı. Sonra tekrar yola koyulduk. Bizi kseybi adasına getirip bir araya topladılar. O zaman köyün muhtarı Nuriyê Haso ve bir kaç ileri gelen, Derviş beyden rica etmek için gittiler. Onlar gidince babam da kalktı onların arkasından gitti. Derviş Bey biraz uzakta tek başına bir taşın üstüne oturmuştu. Ricaya gidenler dokuz-on adım gitmişlerdi ki, Derviş Bey elini salladı ve kurşunlar onların üstüne yağmaya başladı. Diğerleri de bizim üzerimize kurşun yağdırdı. Kurşun sesleri feryat figan iç içeydi. Sesler kesilince silah sesleri de sustu" diye konuştu.

Anne, baba ve kız kardeşinin cesedi altında sağ kurtuldu

Cesetlerin arasından sağ çıkan Akmaz, anne babası ve kız kardeşinin üstüne kapandığını onların altında kaldığını hatırladığını kaydederek, yara almadan sağ çıktığını belirtiyor. İnsan sesinin kesilmesinden sonra askerlerin cesetlerin içine süngülerle girdiğini belirten Akmaz, "Hoşkeşlerle, tüfeklerle iki köy insanına kurşun yağdırdılar. Sesler kesilince askerler cenazelerin içine girdi. Sağ kalanlara süngü ile vuruyorlardı. Bir kaç defa üst üste dolaştılar cenazelerin içinde. Bende anne ve babamın koynundan çıktım ikisi de üstüme kapanmıştı, kız kardeşimde kapanmıştı. Askerlerin arkasından dolanarak köye doğru gittim. Orada bir adam cesetlerin arasında kalkıp kaçtı, askerler ona ateş açıp onu da gözümün önünde vurdular. Annemin, babamın ablamın kanından her tarafım kan olmuştu. Elbiselerimden kan damlıyordu. Hiç unutmam. Allah kabul etmesin" diyerek o kötü günleri kendilerine yaşatanlara beddua okudu.

'Bir asker 'Geliyê Zîlan bu yetimle mi şenlenecek' diyerek beni vurmadı'

Askerler daha oradayken cesetlerin içinden çıktığını ve arkalarından dolanarak köyüne doğru koştuğunu anımsayan Akmaz, köye doğru giderken iki askerin katıra yük bindirdiğini ve kendisini fark ettiklerini söyledi. Akmaz, "Kürtçe konuşan iki askerdi. Ben de onlara baktım kaçamadım. Bir asker diğerine Kürtçe 'Şuna bir süngü vur gel' dedi. Diğeri de 'Geliyê Zilan bu yetimle mi şenlenecek bırak gitsin' dedi. Beni öldürmediler" diye konuştu. Askerlerden kurtulduktan sonra köyüne gittiğini belirten Akmaz; “evinin önüne kadar gittiğini hayvanlarının orada sahipsiz kaldığını, ahırlarının yakıldığını ve korkudan gidip holda saklandığını belirtiyor. Gece olunca amcasının oğullarının köye geldiğini ve evlerine baktığını belirten Akmaz, "Amcamın oğulları gece gelip evlere bakıyorlar. Sağ kalan kimse var mı diye kontrol ediyorlar. Bizi saklandığımız yerden kız kardeşim ve komşumuzun kızı bulup çıkardı. Bizi oradan Taşkesen köyüne götürüp akrabalarımıza teslim ettiler. Orada bir hafta bize baktılar sonra yakın akrabalarımıza bizi bıraktılar. Ecelimiz gelmediği için biz ölmedik. Allah kabul etmesin" dedi.

Aileden sadece 3 kişi kurtuldu

Kalabalığa açılan ateş sonucu annesiyle babasının ve 2 ablasının yanı sıra amcası yengesi ve 9 amca çocuğunun katledildiğini söyleyen Akmaz, ailesinde sadece abisinin ve bir kız kardeşinin cesetlerin içinden çıktığını söylüyor. Abisinin 2 kurşun yarası ve birden çok süngü yarası almasına rağmen kurtulduğunu vurgulayan Akmaz, "Abim yaralı kurtulmuştu. Kız kardeşim de sağ çıktı cesetlerin arasından" diyerek dehşet anları anlattı.

'Katliamdan rüşvet vererek kurtuldular'

Ağrı'nın Patnos ilçesine bağlı Ortadamla (Acinin) köyünde oturan Mustafa Deniz (101) ise, Derviş Bey'in Geliyê Zilan'a müfrezesi ile girdiği zaman, kendilerinin de yaylaya çıktıklarını söylüyor. Deniz, Derviş Bey'in Geliyê Zilan'ın girişini geçerek kendilerinden daha yüksek bir yerde çadırlarını açtığını belirterek, orada sürekli kendi çadırlarını gözetlediğini ifade ediyor. Yaylaya çıkanlar arasında Muş'lu Mollo (Mele) Kamil'in olduğunu belirten Deniz, Mele Kamil'in Oba'nın büyüğü Hacı Şeref'e bu şekilde olamayacağını ve Derviş Bey'in yukarı çıktığını, böyle giderse kafalarını keseceğini iletiyor. Melle Kamil'in fikriyle 8 öküz arabası dolu yiyecek hazırlandığını anımsadığını kaydeden Deniz, "Kavurma, yağ, ekmek, peynir, süt bir sürü yiyecek hazırlandı. 8 tane öküz arabasına yiyecekler konuldu. Obanın ileri gelenleri, Mele Kamil ile birlikte Derviş'e götürdüler" diye konuştu. Deniz, Derviş Bey'in yiyecekleri kabul ettiğini ve kendilerine yazılı bir kağıt verdiğini bu sayede bütün yaz orada yaylada kaldıklarını ifade ediyor. Deniz, yazılı kâğıttan dolayı kimsenin kendilerine karışmadığını belirtiyor.

'Silah sesleri hala kulaklarımda'
Deniz, o dönem yaşanan toplu katliamları gözüyle görmediğini ama herkesin orada katliama uğradığını bildiğini söyledi. Uzaktan silah seslerin çok yoğun geldiğini ve dumanların yükseldiğini gördüğünü belirten Deniz; "Askerler Geliyê Zîlan'dan çekilirken, gidip cenazelere tanıdık var mı diye bakan çok kişi oldu. Ben cesaret edip gitmedim. Gidip gelenler üst üste yığılan insan cenazelerin kokusundan bahsederdi" diye konuştu. Bununla ilgili bir anıyı Deniz şöyle anlatıyor: "Bizim köylümüz Amê vardı. O gidip cenazelere bakıyor. Tanıdık birileri varmı diye. Bakıyor iki atlı geliyor. Hemen cenazelerin altına giriyor. Amê 'altımda 20'den fazla ceset vardı. Ben de üstte kalmış hamile kadının cesedinin altına girdim' diyordu. Gelen atlılar, cesetlerin etrafında tur atıyorlar. Sonra hamile kadının cesedinden ses geliyor diye süngü batırıyor. Süngü cesedin altında olan Amê'nin ciğerine kadar giriyor. Amê kısa bir süre ciğerinin bir kısmı dışarıda yaşadı. Daha sonra dışarıda olan ciğerini kesiyor ve aniden ölüyor. Amê'nin durumunu iyi hatırlıyorum. Deme ki bir dikiş yapsaydık yarası iyileşirdi."

'Malları hayvanları talan edildi"

Askerlerin Geliyê Zilan'dan çekilmesinden sonra talan ve yağma yaşandığını anlatan Deniz, "Malları mülkleri, evleri, kapıları, odunları, halıları, yatak, yorgan, döşek, aklınıza ne eşya gelirse, hepsi talan edildi. Hayvanları talan edildi. Tam bir talan yaşandı gözümüzün önünde eşyaları taşıyorlardı" dedi. Deniz, yaşadığı köyde Geliyê Zilan olaylarından sonra talan edilen çadırların daha da mevcut olduğunu ifade ederek, abisinin de bir defa orada bir köyde dam için odun getirdiğini ve askerlerin yollarını keserek el koyduğunu daha sonra geri verildiğini anlatıyor. Mustafa Deniz'in eşi Perişan Deniz (103) de, Zilan Deresi'nde meydana gelen olayların canlı tanıklarından. Rahatsızlığı ve ilerleyen yaşından dolayı duyma ve konuşma sorunu yaşayan Perişan Deniz'in de cesetler arasından sağ çıktığı iddia edilse de, bu çocukları ve eşi tarafından doğrulanamadı.

O dönemde basın, Zilan Deresini nasıl anlattı?

Vakit Gazetesi 13 Temmuz 1930; "Asiler 5 günde yok edildi. Zeylan deresindekiler tamamen yok edildi. Bunlardan bir kişi dahi kurtulamamıştır. Ağrı'da harekât devam ediyor. Dünden beri harekât sahasında eşkıya kalmamıştır. Büyük kuvvetlerimiz yüksek sarp dağlara iltica edenleri de mahv etmiştir. Zeylan deresi yüzlerce cesetle doludur."

16 Temmuz 1930 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nden okuyalım: "Ağrı Dağı tepelerinde kovuklara iltica eden 1500 kadar şaki kalmıştır. Tayyarelerimiz şakiler üzerine çok şiddetli bombardıman ediyorlar. Ağrı Dağı daimi olarak infilak ve ateş içinde inlemektedir. Türkün demir kartalları asilerin hesabını temizlemektedir. Eşkıyaya iltica eden köyler tamamen yakılmaktadır. Zilan harekatında imha edilenlerin sayısı 15.000 kadardır. Zilan Deresi ağzına kadar ceset dolmuştur. Bu hafta içinde Ağrı Dağı tenkil harekâtına başlanacaktır. Kumandan Salih Paşa bizzat Ağrı'da tarama harekâtına başlayacaktır. Bundan kurtulma imkânı tasavvur edilemez."

Zilan olayları esnasında Genelkurmay Başkanın emri

Faik Bulut, "Devletin gözüyle Türkiye'de Kürt isyanları" kitabında Genelkurmay başkanlığının 1 Temmuz 1930 tarihli emrine yer veriyor. Genelkurmay Başkanlığı emrinde "Ayaklanma sahasındaki köylerden, ayaklananlara katılmış olanların tamamıyla yakılacaktır" deniliyor.





2 yorum: