Sayfa - Rûpel

Bölümler - Beş

9 Ocak 2011 Pazar

Türklerin kaleminden: Hoybun Cemiyeti ve Ağrı isyanları

Cumhuriyet Döneminde Kürtçülük Faaliyetleri ve İsyanlar¹
Ağrı İsyanları, isyanın bastırılması ve bugüne etkileri.
Ahmet Akın | 14 Aralık 2010
Hoybun Cemiyeti ve Ağrı isyanları¹:

Dış destekli ve bir teşkilat tarafından yönlendirilen Cumhuriyet tarihinin önemli isyanlarından birisi de Ağrı ve yakın çevresinde patlak vermiştir. Ağrı isyanlarının temelinde siyasi Kürtçülük hareketi ve İngiliz kışkırtması yatmaktadır. İsyanıyönlendiren ise Kürt-Ermeni dayanışmasını temsil eden Hoybun Cemiyeti'dir.


Hoybun Cemiyeti'nin kuruluşu, kurucuları ve kuruluş tarihi konusunda bir fikir birliği olmamakla beraber, bu teşkilatın hemen hemen Şeyh Sait isyanının bastırılmasının ardından Suriye, Irak ve İran ile Türkiye'den kaçan asi ileri gelenleri ve Kürt Teali Cemiyeti, Kürt Teşkilatı İçtimaiye Cemiyeti, Kürt Ulusal Birliği ve Kürt Millet Fırkası mensuplarınca kurulduğu anlaşılmaktadır. Kanaatimizce Kürtçü gruplar, Ermeni Taşnak Komitesi mensupları kullanılmak suretiyle, İngiltere'nin organizatörlüğünde "Xwebun/Hoybun" adlı teşkilatta bir araya getirilmişlerdir.
İngilizler, Şeyh Sait olayında da görüldüğü gibi Kürt isyanlarının Türkiye'de pek başarılı olmadığını değerlendirdikten sonra Ermeni Taşnak liderlerinin tecrübeleriyle, isyana mütemayil Kürt liderlerini yönlendirmelerinin daha kolay olacağını düşünerek harekete geçmişlerdir.
Hoybun'la ilişkili olarak ilk toplantı Irak'ta 1927 Şubatı'nda yapılmıştır. İngiltere'nin Irak Fevkalade Komiser Muavini Edmonds'un organize ettiği bu toplantı, İngilizler'in Revandiz kaymakamlığına getirdikleri, 1880 isyanı lideri Şeyh Ubeydullah'ın oğlu Seyyid Taha'nın evinde yapılmıştır. Toplantıya Seyyid Taha'nın yanında kardeşi Mustahdin, Balık aşireti reisi Mehmed Ağa, Şeyh Said'in akrabalarından Hınıslı Mehmed Emin, Menkuri aşireti reisi Süvar Ağa ve katibi katılırken İngiltere'yi temsilen Yüzbaşı Moltfoltre toplantıda bir nevi organizatörlük görevini üstlenmiştir. Bu ilk toplantıda Türkiye'de yapılması düşünülen isyanın planları ele alınmıştı. Buna göre;
1. İngilizler Kürtler'e para yardımı yanında lüzumu halinde silah ve mühimmat yardımı yapacaklardı.
2. Nasturiler, Kürt kıyafetleri giymek suretiyle, Kürtler'in yanında isyana katılacaklardı.
3. İsyan öncesi hazırlıklar tamamlanacak ve ondan sonra harekete geçilecekti.
4. Hoybun, isyanı Şemdinli-Yüksekova'dan başlatacak ve hedef Van'ın ele geçirilmesi olacaktı. Van'ın düşmesinden sonra İngiltere vaat ettiği para ve silah yardımını yapmaya başlayacaktı.

Irak grubu Mart 1927 tarihinde ikinci toplantısını yine Revandiz'de Seyyid Taha'nın evinde yapmıştır. Bu toplantıya Şeyh Sait'in oğlu Ali Rıza ile kaçak subaylardan Kasım'ın yanında Dr. Şükrü, Hurşit, İhsan Nuri, Mehmet Emin (Broskö), Fehmi, Abdulkerim Şalul katılmışlardır. Taşnak Ermenileri'nden de Leon, Emirizyon, Sultanyan, Aris adlı ihtilalciler toplantıda bulunmuşlardır. Bu toplantıda Cemiyetin adı ilk defa telaffuz edilmiş ve İngilizler'in teklif ettikleri “Hoybun” adı kabul edilmiştir. Kürtçe adı verilen diyalektlerde "Benlik" anlamına gelen bu terim aslında Ermenice olup, "Ermeni yurdu" anlamındadır. İngilizler böylece Ermeni emellerine hizmet edebilecek bir teşkilatı ortaya çıkarırlarken, diğer yandan Ermenice bir terimi de siyasi Kürtçüler'e kabul ettirmenin yolunu bulmuşlardır.
Irak'ta Seyyid Taha'nın evinde aynı yıl bir üçüncü toplantı daha yapılmıştır. Bu toplantıya Yüzbaşı Motfoltre başkanlık etmiştir. Bu toplantıda Seyyid Taha ile Şeyh Sait'in kardeşi Ali Rıza arasında anlaşmazlık çıkmış ve Ali Rıza ve taraftarları toplantıyı terk ederek İran'a geçmişlerdir. İran'da Simko'nun yanına giden bu grup daha sonra Yüzbaşı Motfoltre'un çabaları ile tekrar Seyyid Taha ile anlaşacaklardır.
Hoybun aynı yıl (1927) Lübnan'ın Bihamdun kasabasında ilk kongresini yapmış ve başkanlığına Ermeni Wahan Papazian getirilmiştir. Vanlı Memduh Selim, Celaded ve Kamran Bedirhan'ın da katıldıkları bu kongrede Celadet Bedirhan Hoybun genel sekreterliğine seçilmiştir.
Hoybun Cemiyeti'nin başkanlığına getirilen Wahan Papazian'ın faaliyetleri ile ilgili elimizde yeterli belge bulunmaktadır. Bunlardan 21 Ekim 1927 tarihli olan Beyrut-Suriye-Irak ve İran'daki Kürt faaliyetleri ile ilgilidir.
Bu belgeye göre W. Papazian 1927 Nisan sonlarında "Suriye ve Irak'ta üzerine aldığı gizli görevle" Irak'a gitmiş ve 1927 Eylül başlarında Beyrut'a dönmüştür.
Bu seyahati esnasında Revanduz'da kendi ifadesiyle "İngiliz yanlısı" olduğunu belirttiği Seyyid Taha ile görüşmek istemediği ancak Zaho'da İsmail Ağa ve Han Ağa ile bir görüşme yaptığı ve bu görüşmelerden şu konularda ikna olduğu belirtilmektedir:
1. Kürt konusunda siyasi parti ya da başka kuruluşların halihazırda organizesinin mümkün olmadığı,
2. Bölgede etkili şeyhlerin desteği sağlanmadan hiçbir ayaklanmanın başarı şansı olmadığı,
3. Türkiye’nin bir yabana güçle savaşa girmesinde Kürtlerin önemli bir rol oynayabilecekleri,
4. Uygun bir finans desteği olmadan hiçbir şey yapılamayacağı.

Aynı belgede İran yönünden Türkiye'ye karşı bir Kürt saldırısının başlatılmasının düşünüldüğü, bunun için Kerküklü Ali İlmi, Şeyh Mahmud, Ahmet Barzani, Seyyid Taha, Simko, İran'dan Cafer Sultan ve iki İngiliz subayının Irak ve İran'da görüşmeler yaptıkları anlatılmaktadır. Daha da enteresan olanı İran Şahı Rıza'nın tutumudur. Rıza Şah'ın Azerbaycan Türklerinden duyduğu rahatsızlık sebebiyle, Türkiye'ye karşı Kürtleri yanına bir müttefik olarak kazanmaya çaba sarf ettiği aynı belgede vurgulanmaktadır.
12 Kasım 1927 tarihli diğer bir belge de bu çabaların devamı ile ilgilidir. Bu belgeye göre Irak'taki Kürt Devrim Komitesi, 20 Ekim 1927 tarihinde Kerküklü Ali İlmi'ye bir talimat göndererek, W. Papazian'la görüşmesini ve kendisinden aşağıdaki hususlara açıklık getirmesini kararlaştırmıştır. Papazian'dan cevaplanması istenilen hususlar şunlardı:
1. Yunanlılar ve İtalyanlar ne gibi finans ve diğer malzeme desteği sağlayacaklardır?
2. Ne gibi bir ayaklanma teklif edilmekte ve bunun hangi bölgede gerçekleştirilmesi istenmektedir?
3. Yunanlılar ve İtalyanlar gerçekleşen bir ayaklanmada nasıl birlikte çalışacaklardır?
4. Daşnak Komitesi'nin planlan nelerdir ve Kürtlerden ne bekliyorlar?"

Papazian, 1927 Ekim'inde yapılan Kürt kongresinde Yunanlılar ile İtalyanların yardımlarının sağlanabilmesi için şu şartları öne sürmüştür:
  • Kürtler, kendi aralarında anlaşarak, önemli kabilelerin yetkililerinden oluşan merkezi bir organizasyon oluşturmalıdırlar.
  • Daha sonraki görüşmelerde, Hoybun'u temsilen Seyyid Taha tam yetkili olarak katılmalıdır. İleride yapılacak müzakereler tam yetkili Seyyid Taha ile yapılacaktır.
Ayrıca Papazian, Kürt Komitesi ve Seyyid Taha ile doğrudan görüşebilmek için Daşnaklar'ın Bağdad ve Musul'a yerel komitelerinden birer üye göndermek istediklerini de belirtmiştir. 1926 yılında başlayan ve 1930 sonlarına kadar devam edecek olan Ağrı isyanlarının perde arkası bu belgelerle apaçık ortaya çıkmaktadır. Ağrı isyanları bölümünde görüleceği gibi Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da çeşitli bölgelerde organize edilen ayaklanmalar sonucu kan gövdeyi götürürken emperyalist güçler, Ermeni Daşnaklar marifetiyle lider konumundaki Kürt ileri gelenlerine yeni ayaklanmalar "sipariş" vermektedir.
Hoybun'un amacı ile İngiliz ve Fransızlar'ın rolü konusunda uzun yıllar İran Kürdistan Demokratik Partisi başkanlığını yapmış olan Abdurrahman Ghassemlou'nun düşünceleri oldukça önemlidir:
Kürdistan dışında yaşayan göçmenlerin temsilcileri tarafından 1927'de bütün Kürt milliyetçi kuruluşlarının birleşmesinden Hoybun Partisi kuruldu. Bu temsilciler, feodaller, toprak ağaları ile entelektüellerden meydana gelmişlerdi. Yine 1927'de Lübnan'ın Bihamdun kasabasında Hoybun ilk kongresini topladı. Kongreye Taşnak Ermeni liderlerinden birisi olan V.Papazian da katıldı. Tarafların ortak çıkarları sonucu parti resmen kurulamadı ve bu yüzden çalışmaları fazla aktif değildi. Fakat, Türkiye'ye siyasi baskı yapmak için Kürt problemini kullanan emperyalist güçlerin desteğini sağladı. Bu sebeple, İngiltere, kendisi oltada görünmeden, Türk politikasına karşı, olayları Hoybun'un faaliyetleri gibi gösteren bir politika takip etti. Türkiye ile anlaşmazlıkları konusunda Fransa'da İngiltere’yi takip etti. Öyle ki Taşnaklar, Hoybun'u doğrudan kontrolleri altına aldılar.
Hoybun Cemiyeti'nin organize etmeye çalıştığı en önemli isyan Ağrı bölgesinde çıkan ve onu destekleme şeklinde diğer bölgelerde görülen birtakım olaylardır. Büyük Ağrı ve özellikle Küçük Ağrı bölgesi İran sınırına oldukça yakın, Türkiye tarafı gayet engebeli, İran tarafı ise Küçük Ağrı yönünde nispeten az arızalıdır. Bu özelliği Türkiye yönünden, bölgedeki bir askeri harekatı oldukça güçleştirmektedir. Tedip ve tenkil sırasında çoğu defa Küçük Ağrı üzerinden asiler, eşkıya grupları İran'a geçmek imkanı bulabilmektedirler.
Şeyh Sait isyanı sonrasında bu bölge, dört yıl kadar devam edecek, asayişsizlik ve çapulculuk olaylarına sahne olmuştur. 1926 Mayısı başlarında Yusuf Taşo ve çetesinin İran sınırını geçip Bayezid köylerinden hayvan çalarak Ağrı yaylalarına sığınması, Cumhuriyet tarihimizde "Ağrı isyanları" denilen bir seri olayların başlamasına sebep olmuştur. Devletin eşkıyanın tedip ve tenkili için aldığı tedbirler, siyasi Kürtçülere olaya siyasi bir mahiyet vererek genel bir ayaklanma başlatmak hususunda fırsat vermiş ve burada sahneye Kürt-Ermeni dayanışması üzerine teşkilatlanan Irak ve Suriye'de faaliyet gösteren Hoybun çıkmıştır.
Yusuf Taşo'nun sebebiyet verdiği ve Bro Haso Telli'nin elebaşılık yaptığı Birinci Ağrı olayları 16 Mayıs-17 Haziran 1926 tarihleri arasında tedip ve tenkil olunmuştur.
İsyan sonrasında asilerin İran'a sığınmaları, İran'ın el altından bu asilere destek vermesi, ister istemez Devleti İkinci Ağrı Harekatı'na mecbur etmiş ve 13-20 Eylül 1927 tarihleri arasında bölgede yeni bir tedip ve tenkil harekatına girişilmişti.
Ağrı isyanları ile ilişkisi olmayan 1929 yılındaki iki olaydan da kısaca bahsetmek gerekiyor. Bunlardan birincisi Jilyan aşireti Reisi Ali Resul'un ayaklanmasıdır. Tamamen idari hatadan ve Eruh jandarma komutanı Teğmen Ziya'nın Ali Resul'e şahsi husumetinden kaynaklanan olay ne yazık ki bu buhranlı dönemde devleti 3-4 ay meşgul etmiştir. 22 Mayıs-3 Ağustos 1929 tarihleri arasında gelişen olaylar neticede bastırılmıştır.
İkinci olay ise İranlı aşiret reisi Şeyh Abdulkadir'in, yaz aylarında sınırı geçerek, Türk Devleti'nin kendisine yaylalarından faydalanma imkanı verdiği Aladağ bölgesindeki şekavet olayıdır. İran'da ve Türkiye'de konumunu güçlendirmeye çalışan Şeyh Abdulkadir'in, diğer yandan Kotanlı-Sakanlı aşiretleri arasındaki düşmanlığı körüklemesi 1929 yılı Tendürek olaylarına sebep olmuştur. 14 Eylül'de başlatılan tedip ve tenkil harekatı 27 Eylül 1929 tarihinde tamamlanmış, Şeyh Abdulkadir ve kurtulabilen avenesi İran'a kaçmıştır.
Tamamen dışarıdan desteklenen Ağrı isyanlarını tedip ve tenkil konusunda kararlı olan devletin bu teşebbüsünü önlemek amacıyla Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun diğer bölgelerinde de mevzi bir takım ayaklanmalar çıkartılmıştır.
Bunlardan birisi Midyad-Savur bölgesindeki olaylardır. 20 Mayıs 1930 tarihinde başlayan harekat, Kernoslu Halit, Seyit Han ve Alican çetelerinin tedip ve tenkiliyle sonuçlanmıştır (9 Haziran 1930).
Ağrı harekatını engellemek üzere başlarında Kör Hüseyin ve Emin Paşaoğulları'nın bulunduğu bazı asi grupların Zeylan mıntıkasında başlattıkları şekavet olayları da 20 Haziran'dan 1930 Eylülü'ne kadar sürecek olan askeri harekat sonunda tedip ve tenkil olunmuştur.
Aynı şekilde Irak'taki Şeyh Barzani'nin Molla Hüseyin Şerif idaresinde 500 kişilik bir grubu, Irak sınırını aşarak Oramar'ın 15 km. doğusundaki Şat Dağı'na sevk etmesi, Devletin Oramar bölgesine kuvvet kaydırmasına sebep olmuş ve 16 Temmuz'da başlayan harekat 10 Ekim 1930 tarihinde sona ermiştir. Birçok ölü ve yaralı veren Molla Hüseyin Şerif çetesi tekrar Irak'a sığınmak zorunda kalmıştır.
Ağrı bölgesinde planlanmış olan asıl büyük ayaklanmayı desteklemek, devletin dikkatini çeşitli bölgelere çekmek suretiyle Ağrı'ya mümkün olduğu kadar az kuvvet göndermesine sebep olmak ve böylece Ağrı'da başlatılması düşünülen isyanı başarılı kılmak amacıyla çıkartılan bu münferit olayların hemen akabinde Ağrı isyanı yani üçüncü Ağrı Ayaklanması patlak vermiştir.
Süphanlı, Haydaranlı, Milanlı, Hasenanlı, Zirkanlı, Cibranlı ve Mokurlu aşiretlerinin katıldıkları Ağrı isyanının lider kadrosunu Bro Haso Telli, İhsan Nuri ve Ermeni Zilan oluşturmakta, diğer asiler arasında Abdulkadir ile oğlu Resul, Şimikanlı Timur, Şeyh Tahir, Şeyh Fevvzi, Halis, Ferzende, Musa Lezgi, Halit Ağa, Lezgi Suli, Tozu Ağa ve Ali Aksu bulunmakta idiler. İsyanın bir diğer dikkat çekilmesi gereken husus ihanet odaklarının ortak hareketidir. Aşiret mensubu asilerin yanında Ermeni ve Nasturi çeteleri de yer alırken, asilerin silah ihtiyaçları Rusya ve İran tarafından karşılanmıştır. Bununla da kalınmamış İngilizler cephane imali ve silah onarımı için asilere teçhizat verirken, Ermeniler haberleşme araçları yanında sıhhi araç-gereç sağlamışlardır. İran ise asi gruplarını kendi topraklarında barındırmış, onlar için emniyetli bir üs teşkili etmişti.
Ağrı İsyanı, Türkiye'nin, İngiltere tarafından, doğudaki bu meseleyle uğraşması için planlanan bir ihanet örneğidir. Eldeki bazı veriler, meşhur İngiliz casusu Albay Lawrens'in 1930 yılında, Türkiye, Irak, İran ve Suriye'de genel bir Kürt ayaklanmasını planlamak için gizlice bu bölgeye gönderildiğini belirtmektedirler. Lawrens'in görevi Kürt aşiretlerini tahrik ve bazı vaatlerle kandırmak ve bu arada Kürt Teali Cemiyeti, Vilayat-ı Sitte Kürt Cemiyeti gibi kuruluşları yeniden organize etmekti.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti Hükümeti, bu açık ihanet ve devletler arası hukuka sığmayan tecavüz karşısında 28 Aralık 1929 tarihinde Ağrıbölgesinde 1930 Haziranı'nda başlamak üzere bir askeri harekat kararı almış ve Türk Genelkurmayı bunu tatbikata koymuştur.
Hazırlıkların tamamlanmasını takiben 7 Eylül 1930 sabahı başlayan Türk askeri harekatı 14 Eylül 1930 tarihinde tamamlanmış Ağrıbölgesi asi gruplardan tamamen temizlenmiştir. İsyancıların bir kısmı ve bu arada daha sonraları kendisini "Ağrı Ayaklanması Başkomutanı" ilan edecek olan Yüzbaşı İhsan Nuri İran'a kaçmak zorunda kalmışlardı. İran Devleti bu asilere kucak açarken, İhsan Nuri'ye de İran ordusunda görev verecek kadar Türkiye'ye yönelik düşmanca politikasının bir örneğini daha sergilemiştir.
aakin@stratejikanaliz.com

Faydalanılan Kaynak:
¹ Prof.Dr. Abdülhaluk Çay, Her Yönüyle Kürt Dosyası (Temmuz 1993)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder