TBMM’DE KÜRTLERE ÖZERKLİK TASARISI
Koçgiri ve Dersim Kürtlerinin isyanı ve özerklik talep eden direnişleri, nihayet Meclisin konuyu görüşmesine neden oluyordu. TBMM’nin 10 Şubat 1922 tarihindeki oturumda Kürtlere otonom ya da özerklik niteliği taşıyan gizli bir tasarı uzun tartışmalar sonucunda gündeme alınıyordu. Erzurum Milletvekili Salih Efendi’nin şu sözleri olayın sıcaklığını yansıtıyordu: “ Eğer Dersim ve Koçgiri’deki çalkantıları durdurmak gerekiyorsa, 1921 ilkbaharı boyunca süren isyanda cezaevine konulan Kürtler serbest bırakılmalıdır... Bölgenin çıkarı için özel komisyonun bu kanun projesine pratik bir çözüm bulması gerekiyor.” Mecliste yapılan oylamada 64 milletvekilinin karşı oyuna rağmen, 373 milletvekilinin evet oyları ile Kürtlere özerklik anlamına gelen kanun tasarısı görüşülmeye açıldı. Ancak, tasarı sadece görüşülüp, tartışılmaktan ileriye gidemiyordu. Kanun tasarısı, Bağdat’ta bulunan Britanya Yüksek Komiseri Sir Horace Rumbold (İngiliz) tarafından Marquess Curzon (Fransız)’a gönderildikten sonra açığa çıkmıştır. Yazar Robert Olson’un kitabında açıkladığı ve TBMM’de tartışılan Önerge şöyleydi:
1- Türkiye Büyük Millet Meclisi, medeniyetin icapları gereğince, Türk Milletinin ilerlemesini sağlama hedefi doğrultusunda, Kürt milleti için kendi milli gelenekleriyle uyum içinde bir otonom idare kurma sorumluluğunu üzerine almaktadır.
2- Çoğunluğunu Kürtlerin oluşturduğu bölge için Büyük Millet Meclisi’nin karar vereceği şekilde Türk veya Kürt olabilecek bir Genel Vali vekili ve bir müfettişle birlikte bir Genel Vali, Kürt milletinin ileri gelenleri tarafından seçilebilecektir.
3- Büyük Millet Meclisi’de genel valiyi seçecektir. Bu kişi tecrübeli bir idareci, şerefli bir isim ve Kürt milletinin hürmetini kazanmış bir şahıs olmalı.
4- Genel Vali, üç senelik bir süre için tayin edilecek, görev süresinin bitiminde, Kürt Millet Meclisi tarafından, Kürt milletinin çoğunluğu eski Genel Vali’nin vazifede kalması arzusunda olmazsa yeni Genel Vali tayin edilecektir.
5- Genel Vali’nin Kürt veya Türk olması Büyük Millet Meclisi tarafından karara bağlanabilirse de, seçim doğrudan doğruya Kürt Millet Meclisi tarafından yapılacaktır. Fakat Genel Vali, Genel Vali Vekili ve Müfettiş görevlendirilmesi konusu Ankara hükümetinin tasdikine sunulmalıdır.
6- Kürt Millet Meclisi, doğu vilayetlerinde genel seçim yoluyla kurulacak, meclisin görev süresi üç sene olacaktır. Meclis, her sene 1 Mart’ta toplanacak ve faaliyet süresi dört ay olacaktır. Ancak Meclis bu müddet zarfında, gündemindeki işleri tamamlayamayacak olursa üye sayısının salt çoğunluğunun isteği üzerine ve genel valinin tasdiki ile bu süre uzatılabilir.
7- Genel Meclis, doğu vilayetleri idaresinin gelir, gider bütçesini tetkik etme ile sivil ve idarei memurların karışmış olduğu haksızlıkları soruşturma hakkına sahip olacaktır. Meclis ülkenin ilerlemesini ve refahını ilgilendiren kesin kararlar alabilecek ve bu kararların tamamı Büyük Millet Meclisi’nin bilgisi için Ankara hükümetine iletilecektir.
8- Büyük Millet Meclisi Genel Vali ve Kürt meclisi arasındaki tüm anlaşmazlıklarda karar mercii olacak ve her iki tarafında kararlarına uymakla mesul olacaktır.
9- Karma bir komisyon tarafından hudutların tesbitine bağlı olmak üzere Kürdistan idari bölgesi, Van, Bitlis, Diyarbakır vilayetleri ile Dersim sancağı ve mahdut kaza ve nahiyelerden mürekkep olacaktır.
10- Kürdistan’ın idaresine ilişkin olarak adli teşkilat özel bölgeler için mahalli kullanımlarla ahenkli bir şekilde kurulacaktır. Bu teşkilat şimdilik gelişkin memurlardan oluşacak, yarısı Türk ve yarısı Kürt olacaktır. Türk memurların emekliliği halinde yerlerine Kürt memurlar geçebilir.
11- Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren savaşa katkı şeklinde veya başka hiçbir şekilde vergi istenmeyecektir. Şimdiye kadar mecburi olan bütün mali katkılar mahalli idarenin yetkisi dahilinde kaldırılacak, vergiler yılda bir kez ödenecektir. Vergiye tabi olacak net gelirlerin nisbeti Ankara Büyük Millet Meclisi ve Kürt Millet Meclisi mebuslarından mürekkep karma bir komisyon tarafından tespit edilecektir.
12- Doğu vilayetlerinde düzeni sağlamak için bir jandarma kumandanlığı tesis edilecektir. Kürt meclisi bu teşkilatı idare edecek kanunu hazırlamakla yükümlüdür. Fakat jandarma kuvvetlerinin Genel Kumandanlığa, barış tesis edilip, isteyen herkesin kendi ülkesine dönüncüye kadar kıdemli Türk subayları idaresi altında olacaktır.
13- Türk ordusunda bulunan Kürt subayları ve askeri, barış tesis edilip isteyen herkes kendi ülkesine dönüncüye kadar hali hazırdaki vazifelerini terk etmeyeceklerdir.
14- Barışın tesis edilmesinden itibaren, genel savaştan evvel ve sonra el koyulmuş bulunan tüm hayvan ve malzemenin kıymetinin takdiri ilk iş olacak ve bedelleri en geç 12 ay içinde ödenecektir.
15- Türk lisanı yalnızca Kürt Millet Meclisi, valilik hizmetleri ve hükümet idaresinde kullanılacaktır. Ancak okullarda Kürt lisanı ile öğrenim yapılabilir ve Vali de kullanımını teşvik edebilir. Fakat bu gelecekte Kürt lisanının hükümetin resmi lisanı olması yönünde bir talebe temel teşkil etmemelidir.
16- Kürt Millet Meclisinin birinci vazifesi hukuk ve tıp fakülteleri de olan bir üniversite kurulması olmalıdır.
17- Genel Vali’nin onayı olmaksızın ve Büyük Millet Meclisi ve Ankara Hükümeti’nin bilgisi dışında Kürt Milllet Meclisi tarafından hiç bir vergi yükümlülüğü getirilemez.
18- Ankara’da bulunan Büyük Millet Meclisi ile istişarede bulunmaksızın ve onayı almaksızın hiç bir şekilde kimseye ayrıcalık verilemez.”
Mustafa Kemal’in böyle bir gizli tasarı ortaya atmasıyla, meclisteki Kürt milletvekilleri, “Kürtlerin hak ve hrriyetleri” ne inanmaya başlarlar. Yukarıdaki gizli “Kürt Otonom Tasarısı” devletin arşivinde 70 yıl boyunca gizlenecekti! Bu tasarı İngilizlerden esinlenerek alındığı ve Lozan öncesi hazırlandığı görülmektedir. Bu tasarı kanunlaştırılıp yürülüğe konulmaz. Bekleme ve oyalama taktiği Lozan antlaşmasına kadar devam eder. Lozan antlaşmasına giderken, işte Kürt ve Türkler birlikte geldik ve Kürtlerde bu Misaki Milliye’nin içindedirler denilecekti. Gerçekte de böyle de yapıldı. Lozan antlaşmasından sonra 29 Ekim 1923’de Cumhuriyetin kuruluşu ilan edilir ve kurulan yeni Türkiye devleti uluslararası resmiyet kazanır. Bundan sonra da bir daha kimse Kürtlerden söz etmeyecekti. Böylece artık Kürtler yok, ‘dağ Türkleri’ vardı! Kürt sözcüğü tek başına bölücülük sayılacaktı! 1924 yılında Meclis yenilenir. Aynı yıl Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk resmi anayasası hazırlanıp yürürlüğe konuluyordu. Bir süre sonra çıkarılan yeni soyadı kanunuyla da, Mustafa Kemal Paşa, kendisine “Atatürk” soyadını verdirecekti. Bu yenilenen mecliste, Mustafa Kemal’e ters düşen eski milletvekillerine yer verilmedi. Bir kısmı daha sonra Şeyh Said, Ağrı ve Dersim isyanlarına katıldıkları gerekçesiyle idam edilecek ya da suikastle öldürüleceklerdi. Hazırlanan yeni Anayasa’da ise Kürt özerkliğinden hiç söz edilmeyecekti. Kürtçe artık yasak sayılacaktı. Hiç bir resmi kurumda konuşulmasına izin verilmeyen, eğitim veya yayın hakkına sahip olmayan bir dil olarak bırakılacaktı! İnkar politikası giderek devletin resmi devlet politikası olacaktı! İnkar politikasına isyan edenler ise darağaçlarına gönderilecek, köyleri ve yerleşim birimleri imha edilecekti. Cumhuriyet döneminde Kürtlerin her ayağa kalkışları ve isyanları kanla bastırılacaktı! Koçgiri halk ayaklanmasıyla başlayan Kürt isyanları peşpeşe patlak verecekti! Kürt sorunu, çözüm yerine çözümsüzleşen bir yaraya dönecekti. Giderek ağırlaşan ‘Kürt’ sorunu Türkiye Cumhuriyeti devletinin başına “bela’” olmaya devam edecekti! Sol adına, Mustafa Kemal’in kurduğu CHP’nin, Kemalist politikaları, sosyalizm adına ise, TKP’nin sosyal şöven ve Kemalizm karması olan politikaları 60 yıl boyunca piyasaya sürüldü. Ta ki, 1968 Devrimci gençlik önderlerinin bu duruma dur demelerine kadar. Kürtler, üvey evlat görülür, Kürt ulusal talebi ise, yarının sorunu olarak görüldü. Devrim’den sonra çözülecek, bir sorun olarak, teorisi yapıldı.
Kadim Laçin
‘Koçgirisiz Cumhuriyet’
1.basım Mayıs 2009
www.KadimLacin.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder