Bitlis Kürtlerinden ve Cibran aşiretinden olan İhsan Nuri, 1893 yılında Bitlis’te dünyaya geldi. İlköğrenimini Bitlis’te tamamlayıp Erzincan Askeri Rüştiyesi’ne kaydoldu, sonra da İstanbul Harp okulunu bitirip teğmen olarak orduya katıldı. Osmanlıların, Arnavutluk’taki kurtuluş hareketini bastırmak için gönderilen subaylar arasında yer aldı.
Daha sonra Arabistan cephesine, oradan da Yemen’e gönderildi. Yemen’de 33 ay kaldı. I. Dünya savaşında Narman’da yaralandı. Erzurum, Çar ordularının eline geçmeden önce geri bölgeye gönderilip tedavi edildi. 9. Orduda görevli iken Gürcistan’da Ojorketi kentinin yönetim komitesinde görev aldı. I. Dünya savaşı sırasında, merkezi İstanbul’da bulunan “Kürdistan Teali Cemiyeti” ile ilişkiye girerek, bu komitenin sekreterliğini yürüttü. 1919’da Osmanlı merkezi yönetimine karşı başkaldırı örgütleyen Yunanlılarla savaşan subaylarla bir komitede yer alarak bu komitenin sekreterliğini üstlenir. Bu komite eski askeri liderlerin ihtilâlle görevlerinden alınıp yerlerine genç subayların getirilmesini amaçlamaktadır. Komitede yer alan subayların hiçbiri yürekli davranıp başarı gösteremez. Yalnızca İhsan Nuri yüreklilik göstererek ve dağılmakta olan Osmanlı ordusunda kendisini alay komutanı ilan ederek örgütlü olan 9.Ordu komutanlığına bir mektup yazıp ilişki kurar.
Alayın komutanı olarak 9.Orduya bağlı hareket eder. İstanbul’un işgali sırasında izin alıp Bitlis’e gitmek üzere Trabzon’a vardığında, 9. Ordu Komutanı Rüştü Paşa’nın emriyle Kızılordu yetkilileriyle görüşmek üzere bir grup askerle birlikte Bakü’ye gönderilir. Kızılordu yetkilileriyle görüştükten sonra İran üzerinden Osmanlı ordusunun bulunduğu bölgeye döner. 12. Orduyu kurma çalışmalarında bulunur. Ermenilerle yapılan savaşta yaralanır. Sarıkamış’ta tedavi görürken, Kürtlerin kurtuluşu ve geleceği için Osmanlı ordusundan ayrılan ve durumdan hoşnut olmayanlarla ilişki kurup örgütlenmeye çalışır. Bu nedenle Divan-ı harbe verilir. Suçu kanıtlanamaz. Çıldır’da Alay Komutanı iken, Çıldır’ın bütünü ile elden çıkmasını engeller. Ermenilerin sürgün ve imha edilmesi emirlerine karşı gelir. Ermenilerin sürgün ve imha edilmeleri yerine onlarla iyi geçinerek onların sevgisini kazanır. Ermenilerle yapılan anlaşmadan sonra, sınırdaki Beyazıt birliğinin komutanlığına atanır. Musul sorunu çıktığında, Beşiri’deki birliğin komutanlığına atanır. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilânından sonra yeni devletin verdiği, hak ve özgürlük sözlerinin yerine getirilmediğini görünce, Cibranlı Halit Bey’in önderliğinde Erzurum’da önceleri legal olarak kurulan “Kürt Azadi Cemiyeti”’ne girer. Bu arada yine bölgenin geleceği için Kürt subaylarla (Rasim, Tevfik, Hurşit ve Ali Rıza Beyler) ilişki kurarak örgütlenmeye çalışır. Beytüşşebap’ta ayaklanma başlatır. Geçici bir yenilgiden sonra, birlikleriyle birlikte Suriye Kürt bölgesine geçer. İngilizlerin birlikte çalışma önerilerini reddederek İngilizlerin aracı olarak görevlendirdiği Qadırili Sıddık Paşa’ya şunları söyler: “ Ben Kürt halkının haklarının verilmesi için mücadele vermek istiyorum. Irak Ordusu’nda yer alarak İngilizlerin kucağına girmek için değil!” İhsan Nuri Bu arada arkadaşları, Rasim Bey ve Tevfik Cemil’i de alarak İran’a doğru yola çıkar. Şeyh Said ayaklanması sırasında, İran’dadır. Ayaklanmanın bastırılmasından sonra da İran’a sığınır. İran’da tutuklanarak Zeycan’a gönderilir. Bir süre burada kaldıktan sonra, Xoy kentine gelir. Ağrı dağı çevresindeki gelişmelerde 1927 yılında Hoybun Cemiyetinin kararları doğrultusunda Ağrı Dağı’ndaki ayaklanmayı yönetir.Ağrı yöresinde, Kürt gençleri arasında askeri birlikler oluşturup yöreye egemen olmayı başarır. 1927 yılında devletin çıkardığı sürgün yasası, Ağrı direnişine olan ilgiyi arttırır. Devlet; sürekli direnişçileri, onların yakın dostları aracılığıyla direnişten caydırmaya çalışıyordu. 1927-1930 yılları arasında cereyan eden Ağrı İsyanı sırasında, ayaklanma lideri İhsan Nuri Paşa ve 20 kadar Kürt ileri geleni ile 12 milletvekili, Ağrı valisi, 9. Tümen komutanı, İl Jandarma Alay Komutanı, Doğu Beyazıt Jandarma Komutanı Arif Hikmet, Doğu Beyazıt ve Diyadin Kaymakamlarından oluşan Türk heyeti arasında 1928’de yapılan görüşmede; çatışmalara son verilmesi, ayaklanmanın sona erdirilmesi ve Kürtlerin rahat durması karşılığında Türk Hükümeti şunları yerine getirme sözü verdi: “Doğudaki sistemde belli ıslahatlar yapılacak, Şeyh Sait İsyanı sırasında sürgün edilenler af edilip yerlerine gönderilecek, Kürt Siyasi önderleri hakkında genel af çıkarılacak, İhsan Nuri Paşa, istediği ülkeye gitmekte serbest olacak, kendisine pasaport verilerek yardım edilecek, veya istediği ülkeye büyükelçi olarak atanabilecek, eşi Yaşar Hanım’ın Ağrı bölgesine getirilmesi veya başka bir ülkeye gönderilmesi olanağı sağlanacaktır”Hükümet yukarıda yazılı anlaşmada verdiği sözlerin bir kısmını yerine getirdi. Kısmi genel af çıkardı. Nuri Paşa’nın eşinin Halep’e gitmesi sağlandı. Sürgünlerden bir kısmı bağışlandı. Ancak bazı sürgünler yeniden tutuklanıp öldürülünce, İhsan Nuri bir bildiri yayınlayarak, “Hükümetin sözünde durmadığı”nı ilan ederek yeniden çatışmaları başlattı. Bu arada İhsan Nuri Paşa’ya da kolordu komutanlığı rütbesi ile büyük tutarda bir para verileceği önerilir. İhsan Nuri Bey, Bu öneriyi kabul etmez. “Sorunun kişisel değil, ulusal anlamda bir sorun olduğunu belirtir.Devlet Ağrı direnişini kırmak için. Her türlü yola başvurur. Örneğin, Muşlu Şeyh Rıza yakalanıp tandıra atılarak diri diri yakılır. Ayaklanma boyunca savaşçıların sayısal azlığı, Türk güçlerinin örgütlü ve donanımlı oluşu, gelişmeleri, İhsan Nuri’nin aleyhine çevirdi. Ayaklanma kanlı bir şekilde bastırıldı. İhsan Nuri, ayaklanmanın bastırılmasından sonra tekrar İran’a dönerek eşi Yaşar Hanımla birlikte yıllarca baskı ve zulüm altında yaşamını sürdürür. Bazen köylerde, bazen de kentlerde ikamete zorunlu kılınır. Kendisiyle görüşme, İran Monarşisinin iznine bağlanır. Evi sürekli gözetim altındadır. Bu arada araştırmalarla zaman geçirerek yazılar yazar. II. Dünya savaşı döneminde “yeni bir Kürt ihtilâli başlatır” korkusuyla Türk devletinin de isteğiyle İran sömürgecilerince tutuklanıp zindana atılır. İran, Müttefiklerin kontrolüne geçtikten sonra, müttefik güçlerin müdahalesiyle serbest bırakılır. İran makamları yine de rahat vermezler. 18.Mart.1976’da Tahran’daki evinin yakınında karşıdan karşıya geçerken kuşkulu bir motosiklet kazası sonucu bir haftalık komadan sonra 25 Mart l976’da ölür. (Bakz Ağrı Dağı İsyani İhsan nuri paşa) İhsan Nuri Paşa’nın, Ağrı Dağı İsyanı, Doza Kürdistan, Hevi, Bergeh gibi yapıtları bulunmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder