10 Nisan 2012 Salı

Ağrı Kürt Direnişi ve Zilan Katliamı adlı kitaptan

1930 Zilan Katliamı’nda en büyük katliamların biri de Zilan Vadisi’ndeki Milk Köyü’nde yapılır.Milk köyünde o gün yaşanan katliamın tarih önündeki başka bir tanığı daMihemedê Nado’dur… Türkiye cumhuriyeti Nüfus Cüzdanı’nda ise ismi Mehmet Kaçmaz..O gün 12 yaşındaydı. “Mirşût’u (Qeşgedax) çevreleyen dağlarda;



Mirşût’ta askerlerle isyancılar karşı karşıya geldiler, çatıştılar. Çatışma iki gün sürdü. Üçüncü gün isyancılar, bu askerlerin bazılarını öldürdü. Geri kalanını da esir aldılar. Yani askerler teslim oldular. Bu isyancılar arasında Ferzande de vardi. Esir aldıklarını da Zîlan’daki köylere 12’şer şekilde dağıttılar. 12 tanesini de bizim köyle verdiler. Bu 12 askerden 2 tanesini de bizim eve verdiler. Bu şekilde Zîlan’a gelen askerler ile isyancılar arasında bir iki hafta çatışmalarda devam etti. Ölen isyancılar da vardı, isyancılara esir düşen asker de vardı. Velhasıl Zîlan’da asker kalmayınca; isyancılar toplanıp Erciş’e saldırdılar. Üç dört gün Erciş ablukası şiddetli çatışmalar eşliğinde sürdü. Sonra isyancılar Erciş’i alamayınca geri çekildiler Zîlan’dan kaçtılar. Biz o zamanlar yayladaydık. Uçaklar geldi bizi yayladan indirdiler. Bombardıman eşliğinde… Biz o zaman işte Mılk’e (köyüm) indik. Biz köye geldiğimizin ikinci günü köye asker geldi. Askerler sabah gelip geçtiler, köyden. Sonra tekrar köye döndüler. Biz onlara sabah kahvaltısı da verdik. Bir Ağabeyim vardı ismi Ewani idi. Askerler kahvaltı yapıp gittikten sonra Ewani anneme dedi: ‘Anne!’ ‘Efendim.’ ‘Anne bu iki asker Kürt idi. Siirtli’ydiler. Bana dediler ki, ‘köylülere de söyle bugün öğleden sonra hepinizin başını kesecekler. Sizi kurşuna dizecekler kaçın gidin.’ Eğer anne iznin varsa buradan kaçalım.’ Anneme yalvardık ne yaptıysak annem yerinden kımıldamadı. Babam o zaman Antep’te idi. Tesadüfen biz konuşurken o da geldi. Babama da anlatamadık ne yaptıysak. Babam köyden hiç kimsenin ayrılmasına izin vermedi. O gün misafirimiz de vardı. Heci Muxtarê Pertaxê… Dayım olur bilirsin. O da bizim köye gelmiş katliamdan kurtulmak için. Güya Heci Uso’nun köyünde bir şey yokmuş. Hükümet kime kıysa da bu köye kıymazmış! Baktık asker, kadın, erkek ve çocuklardan oluşan bir topluluk köyün aşağısında toplandı. Ağır makineli tüfekler katırların sırtındaydı. Eskiden bu ağır makineli tüfeklere tomatika derlerdi. Hafif makinalı tüfekler ise esirlerin ve yine katırların sırtındaydı. Ağır makinelileri yere bıraktılar. Diğer silahlarını da bunların yanına bıraktılar. Bu askerlerin başında Derviş Bey vardı. Bu ağır makinelilere mitralyöz de deniliyordu. Derviş Bey silahların arasında dönüp dolaşıyordu. Orda topladıkları kişilerle çok iyi konuşuyordu, gülüyordu, şakalaşıyordu onlarla. Sonra o topladıklarından biri çığırtkan oldu, köyde dolaşmaya başladı. Neticede Derviş Bey herkesi oraya toplamayı başardı. Yani kandırmayı başardı. Köydeki herkes oraya toplanınca Derviş Bey konuşmaya başladı. ‘Şimdi sizi Kunduk’a- Kunduk da bizim köyün yakınında bir köydü- Ordu komutanının yanına götüreceğim. Kolordu komutanının yanına… Kolordu komutanı sizi bırakırsa bırakır zaten eğer bırakmazsa ben hepinizi öldüreceğim!’Orda emir verdi askerlere; hepimizi topladılar. Önlerine sürüp köyün yakınlarındaki Newala Kaxê’nin yanındaki bir vadiye götürdüler. Malzemelerini de katırlara yükleyip vadiye getirdiler. Dört tarafımıza ağır makineli tüfekleri kurdular. Önümüz biraz açıktı. Derviş Bey’in bir çevirmeni vardı. Kürt idi. Çocukları şimdi Dilan köyünde yaşıyorlar işte o Kürt işbirlikçi bize seslendi: ‘Ey millet Derviş Bey diyor ki üzerlerinden birkaç kurşun sıkacağız korkmasınlar. Kimse korkmasın.’ Ama ağır makinelilerin birden kurşun yağdırmasıyla Allah kimseye göstermesin. Amcamın karısı vardı, ismi Esmer’di. Seslendi, dedi ki: ‘Hey eviniz yıkılsın. Bu hükümetin gâvuru hepimizi katledecek. Kaçın!’ Artık, genç erkekler, önce onlar kaçtılar. Onlar kaçtığı zaman sürüden nasıl koyun ayırt ederler ya aynen öyle… Ağır makinelilerini o kaçan erkeklere çevirdiler. Erkeklerin kaçtığı taraf bir patika yoldu. Ağır makinelileri oraya çevirdiler. Öyle erkekler teker teker patikanın yamaçlarına düştüler. Bazılarının kafaları kopuyordu, bazılarının kolları havada uçuşuyordu. Kaçan erkeklerin çoğunu o patikada öldürdükten sonra, ağır makinelileri bize yani kadın ve çocukların üzerine çevirdiler. Bağrışmalar, ağıtlar, korkudan altına işeyen çocuklar… Birden ateş emri verdi Derviş. İnsan parçaları havaya savrulmaya başladı. Sessizlik çöktükten sonra cesetler, sanki yere serilmiş bir halı gibiydi. Artık sessizlik çöktükten sonra askerler süngülerini takıp cenazelerin arasında dolaşıyorlardı. Sağ kalan çocuk ya da kadın varsa süngülüyorlardı. Hepsini burada öldürdüler. Birkaç hamile kadın vardı cenazelerin arasında. Öldükleri halde karınlarını süngülüyorlardı. Velhasıl herkesi öldürdüler. Akşama kadar askerler orda beklediler. Sonra da inip köyleri yaktılar. Ben cenazeler arasındaydım üzerimde cenazeler olduğu için sağ olarak kurtulmuştum. Ateş daha devam ediyorken kendimi bir yamaca attım. 12 yaşındaydım, küçüktüm. Orada bir kayanın altına girdim. Aslında bir su arkıydı ki daha silah sesleri geliyordu. Saklandığım arka kan dolmuş akıp geliyordu. O kadar çoktu ki dizlerime kadardı. Kan görünce çıldıracak gibi oldum. Oradan da kaçmaya yeltendim ki mitralyözlerin şiddetinden havada uçuşan bir insan kafası göğsüme çarptı. Çığlık attım. O korkuyla kanın arasına düştüm. Dayımın kızı vardı, ismi Dilber’di. İkimiz birlikte cesetlerin arasından kaçtık. Koşarken Dilber arkasına bakmaya yeltenirken onu vurdular. Tepesi böyle kâkülleriyle havaya uçtu. Orda yığıldı kaldı. Cenazesi öylece kaldı. Dilber kendini üzerime atmıştı. Çünkü kafatası havaya uçarken, gövdesi üzerime düştü. Beni sarmıştı. Beni korumuş, kendisi ölüme gitmişti. Dilber nişanlımdı. 14 yaşında falan vardı. Benden büyüktü. Korkudan Partaş Dağını aşarak ziyaret köyünün yanındaki mezraya geldim. Ziyaret köyündekilerden hiçbiri bana inanmıyordu. Sonra cenazelerin altından sağ çıkan biri de kaçıp geldi. Bu da komşumuz olan bir kadın idi. İsmi Xezal’dı. Ziyaret halkı Xezal’ın yaralı olduğunu görünce inandılar bana. Ziyaret halkı yükte hafif eşyalarını toplayarak, köyü terk etmeye karar verdiler. Ben de köydeki imamın ailesine katıldım. İmamın bir damadı vardı. İsmi Muhammed idi. Damat aileyle birlikte gitmeme izin vermiyordu. İmam ona kızdı: ‘Be adam çocuğun bizimle gelmesine niye izin vermiyorsun?’ Yetimdir, çocuktur cenazelerin altından çıkıp gelmiş. Eceli gelmemiş, demek ki dünyada hala nasibi var. Niye bırakmıyorsun?’ İmamın bu azarından sonra damat onlarla gitmeme izin verdi. Sustu. Velhasıl şafağa doğru Kocapınar (Aği) civarına ulaştık. Kocapınar’da asker vardı. Onun için oraya yaklaşamadık. Oradan Zoreva köyünün yukarısından Hezare’ye gittik. Hezare’ye ulaştığımızda, malum cenazelerin arasından çıkmışım. Baştan aşağı her tarafım kan. Bir de iki gündür yollardayım, yorgunum. Başımı yere bırakarak yattım. Gözümü açtığımda imamın ailesi gitmişti. Ben tek başıma kalmışım, üstüm başım perişan, üstelik karnım da açtı. Ağladım ama ne ağlama! Etrafıma köyün kadınları toplandı. Bana soru sormaya başladılar: ‘Sizi nasıl öldürdüler?’ ‘Nereye götürdüler?’ Ben olanların hepsini onlara anlattım. O zamanlar arpa ekmeği, toprak kâseler, tahta kaşıklar vardı. Kadınlardan biri, biraz sonra bir kâse ayran, bir arpa ekmeği ile geri geldi, önüme bıraktı. Ah hoca ah! Birden anamı hatırladım, yine ağlamaya başladım. Bu defa kadınlar da hüngür hüngür ağlamaya başladılar. Bu köyde 15 gün kadar kaldım. Bir adamın çobanlığını yaptım.” Ya sonrası? Hayırsever bir Şeyh onu alıp köyüne (Gogoğlan) götürür, orada birkaç ay kaldıktan sonra Cemalverdi köyünde evli olan ablası, gelip onu yanına alır. Ve yıllarca sır gibi sakladığı bir şey daha; Mıhemed, dayısının kızı Dilber’e âşıktı. Dilber’i asla unutmadı. Vurulma anını da: “Bazen yolum köye düşer. O vadiye giderim. Bir taşın üzerinde oturur, ağlarım. Dilber’i hatırlarım, ağlarım. Bir sigara yakarım. O günleri... Vurulma anını…”

S.ULUGANA (Ağrı Kürt Direnişi ve Zilan Katliamı adlı kitabımdan)


3 yorum:

  1. Ey kurban olduğum babam mekanın cennet olsun iyiki anlatmişsin

    YanıtlaSil
  2. Dedem mekanın cennet olsun rabbim gittiğin yerde hiç bir zaman utandırmasın😑

    YanıtlaSil
  3. CANIM BABACIĞIM ALLAH RAHMET EYLESİN MEKANIN CENNET OLSUN İNŞALLAH

    YanıtlaSil