3 Ekim 2010 Pazar

DÖRDÜNCÜ AĞRI SAVAŞI 14-27 EYLÜL 1929

DÖRDÜNCÜ AĞRI SAVAŞI 14-27 EYLÜL 1929
(TENDÜREK SAVAŞI)
Yeni kurulan Karaköse (Ağrı) bölge takip komutanlığı, 1926 ile 1927 yılları arasında yapılan savaşlara katılmış kumutanları ortak bir toplantıya çağırdı.
Geçmişim eleştirisi yapıldı ve gelecekde atılması gereken adımlar üzerine tartışıldı.
Toplantı sonuncunda bir rapor düzenlenerek Genelkurmay Başkanlığı’na sunuldu.


Düzenlenen bu raporun özeti şuydu: “Türk saldırısına, çok güçlü bir şekilde direniş gösteren Ağrı ana merkezi yerine, daha kolay ezebileceğimiz zayıf bir noktaya saldıralım.”
Rapora göre en uygun nokta, sakan aşiretinin konakladığı yaylalardı.
Bu nedenle, Ağrı direnişine güçlü bir şekilde destek veren Sakan aşiretinin konakladığı Aladağ ve Tuci yaylaları, hedef nokta olarak seçildi.

Saldırı için Sakan aşiretinin seçilmesinin çok önemli nedenleri vardı.
Bunlar, hem Bayazıt havalisinde hemde iran topraklarında yaşayan çok büyük bir aşiretti.
Aşiret resis Şêx Evdilqadir (Abdulkadir) yalnız kendi aşiretinde değil, çevre aşiretlerdende saygı gören, zengin, bilgili ve cesur bir kişiydi.
Kendisi, aşiretinin iran tarafında kalan bölümünde yaşıyordu. Ama Türkiyedede yaşayan aşiretini fiilen yönetiyordu.


Ağrı’da meydana gelen ulusal direnişi bastıramayan türk devleti, uyguladığı Kürt politikası gereği, direnişçilere destek veren aşiretleri birbirine düşürerek veya parayla satın alarak, direnişe verilen halk desteğini yok etmek istiyordu.

İşte bu amaçla, İran’da oturan Şêx Abdulkadir’a Türk devletine sadık kalma karşılığında, yazın Aladağ yaylalarında, kışın ise Şehuli çayı üzerindeki Ortıli köyünde toprak tahsil edilmişti. Devletin amacı, bu güçlü aşiret reisi aracılığıyla, yöredeki diğer Kürt aşiretlerini birbirlerine düşürmekti.

Nitekim Şêx aldulkadir’in yöreye gelmesi, çevrede yaşayan aşiretler arasında bazı rahatsızlıklar yaratmış ve tartışmalara neden olmuştu.
Ama Şêx abdulkadir, devletin sağladığı tüm olanaklara karşın, Ağrı direnişçilerine sempati duyuyor ve onlara verdiği desteği devam ettiriyordu.
Devletin hazırladığı plana göre, Sakan aşiretine yapılan bir saldırıyla, hem bu kişinin direnişe verdiği destek yok edilecek, hemde diğer aşiretlere göz dağı verilmiş olacaktı.

Kürdistan genel müfettişliğide bu planı doğru buluyor ve uygulamaya konulmasını destekliyordu. Müfettişlik, bu konuda Genelkurmay’a verdiği raporda şöyle diyordu:

“İtaat edeceği vaadiyle memleketimize alınan, bu güne kadar bir iyi niyet belirtisi göstermeyen, Şeyh abdulkadir’in sadece itaatsizlik ve şerirliğe (isyankarlığına) şahit olduk.
Bu İran’lı aşiret reisi, her ne kadar Kotan ile Sakan aşiretlerini birbirine düşürmüşsede, sonuçda şekavete (eşkıyalığa) ve asayişsizliğe sebep olmuştur.
Bu İranlı şeyh , birçok vaat karşılığı sahip olduğu arazide huzur içinde oturuyor, ama kendisinden beklenen görevi yerine getirmiyor.

Koti, Keskoi ve Saki aşiretleri arasında soğukluk, son günlerde had bir safhadadır. Şeyh abdulkadir’e karşı, bu iki aşiretden yararlabiliriz.
Karaköse takip komutanlığı, bu aşireti silahtan tecrit edip (arındırarak) itaatli olacak güçtedir.
Bu bakımdan yapılacak iş, Karaköse takip komutanlığınca hazırlanacak bir bildiriyi aşiret halkına dağıtmak, belli bir süre içinde silahlarını teslim etmeye ve aşiretiyle birlikte Erzincan’da ikamet etmeye devam etmek, bu yapılmadığı takdirde silah gücüyle itaata zorlamak, buda yetmezse, çember içine alıp kuvvetli bir uçak filosu ve topçu desteğiyle yok etmek yoluna gitmek gerekir.”

Kürdistan genelk müfettişliği tarafından yapılan bu önerinin hükümetçe kabul edilmesi üzerine, Karaköse bölge takip komutanlığı, mevcut durumu tespit etmek için bir ön çalışma yaptı. İhityaç duyulan asker, silah, araç ve gereç miktarını belirledi. 13 eylül günü havalanan keşif uçaklarını, Sakan aşiretinin Goma Reş ile Tutak civarında konakladığını tespit etti.
Genelkurmay, kendisine ulaşan bu ön bilgiler doğrultusunda bir plan yaptı ve icra edilmek üzere Karaköse bölge takip komutanlığı’na bildirdi.
Yapılan bu plana göre, harekatın nasıl yapılacağı, harekata katılacak ana ve yedek güçlerin miktarının ne olması gerektiği şu şekilde belirlenmiştir:

BİRLİĞİN ADI: ASKER SAYISI:
1. süvari tümeni: 3000
12. seyyar jandarma alayı: 640
17. alay: 640
17. hudut taburu: 320
Erciş taburu: 320
Yedek güç: 700
Toplam: 5620
15 uçak

Belirtilen bu ana birlikler, fiilen savaşa katılacaktı.
Ayrıca, savaşan birliklere yardım etmek, İran’a kaçacak insanların önünü kesmek için, Aladağ yaylasında, Çaldıran, Hacı ziyaret ve Kızıldıze’de 960 kişiden oluşan yedek bir güç hazır bulunacaktı.
Buna ilaveten, çok sayıda makinelı tüfek, 2 top, 5 keşif ile 10 bombardıman uçağıda savaşa katılacaktı.

Genelkurmay başkanlığının yaptığı plana göre, ana kuvvetler dört grupda toplanmıştı,.
Gurupların görevi şu şekilde belirlenmişti:

YARBAY İBRAHİM GURUBU: Erciş taburu, Muradiye üzerinden geçip 17 eylül günü Tuci yayalası’na ulaşacaktı.
17. hudut taburuda aynı gün Çaldıran’a ulaşacaktı.
14. Süvari alayı, Bayazıt’dan hareketle, 18 eylül’de Kendalreşk’e ulaşacaktı.
1400 kişiden oluşan bu birlikler bir araya gelerek, Tuci, Tendürek, Harık, Kızıldıze hattına yerleşip bu bölgeyi denetim altına alacak ve Kürt savaşçıların İran’a kaçmasına mani olacaktı.


ALBAY HAKKI GURUBU: 2. ve 4. Seyyar jandarma alayları, 17 eylül günü Karaköse’den hareket edecek, Iğdır ile Bayazıt’tangelecek topçu baytaryası ve makineli tüfek birliklerini de emrine alarak, 1280 kişilik gurubuyla 18 eylül günü Diyadin- Kelareşk- Harık hattına yerleşip Yarbay İbrahim gurubuyla irtibatlanacaktı.
Genelkurmay’a göre, Sakanlar’ın kaçmayı düşündüğü ikinci yerde burası idi.

ALBAY EŞREF GRUBU: 11. Süvari Alayı, 4 adet ağır makineli tüfek, tümen topçu bataryası ile Kağızman’dan gelecek güçlerle birleşecek, 1280 kişilik gurubuyla, 19 eylül günü,Çucan-Bubo- Tutak- Karaca- Eledağ hattına yerleşip güneyden yarbay İbrahim grubuyla irtibatlanacaktı.

BİNBAŞI SELİM GRUBU: 960 kişiden oluşan bu grup, 17 Eylül günü Diyadin’e ulaşacaktı. Bu grup, batıda Albay Eşref, doğuda Albay hakkı gruplarıyla irtibatlanacaktı.

Böylece Sakan aşireti dört koldan çembere alınıp imha edilecekti.
Genelkurmay’ın en büyük korkusu, Ağrı’daki Kürt ordusuydu.
Onların yardıma gelmesi halinde, harekatın başarıya ulaşması zorlaşacaktı.
Buna mani olmak için, süvari, piyade ve jandarma birliklerinden oluşacak 700 civarındaki bir askeri güç, Horgov- Karabulak- Bayazıt- Kızıldıza hattına yerleştirildi.
Bu askeri birliğin görevi, yardım amacıyla Ağrı’dan gelebilecek Kürt savaşçıları geri püskürtmekti.

Ordunun yeme, içme, giyinme ihtiyaçlarını karşılamak için Taşlıçay, Diyadin ve Kızıldıze’de ambarlar kuruldu. Ordunun tüm ihtiyaçları buralarda depolandı.

Kuşatmaya katılacak birlikleri korumak ve koordine etmek,
Gerekli haberleşmeyi sağlamak üzere, Yarbay Ahmet hakkı ile Yarbay Tevfik, koordinatör olarak görevlendirildiler.

Harekatı yönetecek Karaköse Bölge Takip komutanlığı karargahı, 18 Eylül günü Diyadin’e taşındı.
Yapılan plan gereği, Sakan aşiretinin bulunduğu bölge, Dört koldan sarıldı.
Karaköse’de konuşlandırılmış olan Hava kuvvetlerine bağlı uçaklar da, teyakkuz (hazır ol) durumuna geçirildi.
4 bin 920 ana, 700 yedek olmak üzere toplam, 5 620 asker ile 15 uçak saldırı emrini beklemeye başladı.

Kürdistan genel müfettişliğinin siyasi, Genelkurmay’ın ise askeri açıdan yaptığı tespit ve öneriler doğrultusunda hazırlanan bu plan, Kusursuz görünüyordu.
Zira 100 cicarında eli silah tutan kişiye sahip olduğu tahmin edlien bir aşirete karşı, 15 uçak ve 5 bin 620 askeri olan bir ordunun yapacağı saldırının başarıyla sonuçlanması doğaldı. Ama sonuç, hiç de öyle olmadı.

Kürt tarafının ise durumu şöyleydi: Kürt Genel karargahı, halk arasında ciddi bir istihbarat ağı kurmuştu.
Karaköse, Kağızman, Iğdır, Bayazıt ve Muradiye’deki Türk ordu birliklerinde meydana gelen hareketlilik, Kürt Genel Karargahı tarafından anında öğrenilmişti.
17 Eylül günü gelen son Birgiler, harekatın Şêx Evdilqadir’a yönelik olduğunu gösteriyordu.
Konu enine boyuna tartışıldı, Karşı plan hazırlanıp uygulamaya konuldu.

Yapılan plan gereği, Kürt Genel Karargahı’nın verdiği emir üzerine Sakan aşireti, 18 Eylül günü çadırlarını topladı.
Sivil halk ile hayvanlar, 19 Eylül sabahı, iki koldan Tendürek’e doğru yol almaya başladılar.
Bir kolu Tendürek’in kuzeyindeki tendürek gölü, diğeri ise dağın güneyindeki Kevirê Şamîya civarındaki vadilerde toplandı.

Türk ordusunun saldırısı, 20 Eylül sabahı başladı.
Komutanlar, Şêx Eldılqadır ve adamlarına, teslim ol emrini iletmek için gittiklerinde, hiç kimseyi bulamadılar.
Durum, derhal ana karargaha bildirildi.
Keşif uçakları havalandı. Uçaklar aşiretin iki koldan İran’a doğru hareket ettiklerini tespit edip bunu ana karargaha bildirdi.

Ana karargahın emri üzerine, Yarbay İbrahim, albay hakkı grupları ile o civarda konuşlanmış tüm yedek güçler, Tendürek civarına kaydırıldı.
10 bombardıman uçağı havalanıp bölgeyi bombalamaya başladı, kara birlikleri bölgeye ulaştıklarında, orada da kimseyi bulamadılar.
Zira Kürt savaşçıları, Sivil halkı ve hayvanları, emniyet içinde İran’a geçirme ustalığını göstermişlerdi.

Kürt Genel Karargahı’nın, Türk saldırını zamanında öğrenmesi ve gerekli önlemleri alması üzerine, Türk ordusu bu seferde istediğini elde edemedi.
Şêx Evdılqadır ile aşireti çadırları ve hayvanlarıyla birlikte, hiçbir kayıp vermeden İran’a geçmeyi başardılar.
Oradaki Aşiretlerin yardımıyla Türk-İran sınırı boyunca ilerleyerek, 27 eylül günü Ağrı dağındaki ana karargaha ulaştılar. Ve artık ordan hiçbir zaman ayrılmadılar.

Şêx êvdılqadır’ın gelmesiyle birlikte; Ağrı’daki direniş biraz daha güçlü hale geldi.
Şêx Evdılqadır, Ağrı savaş konseyi üyeliğine seçildi.
Ayrıca, Ağrı’da kurulmuş olan mahkemenin başkanlığına seçildi.
Şeyhin çağrısı üzerine çeşitli aşiretlerden kişileri Ağrı kurtuluş mücadelesine katılmaya başladılar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder